23

353 20 42
                                    

I wanna tell you what I never could

It takes a lot to find yourself in a place where no one looks

My sky's been falling I hope you never knew

I promise I will try to hide if it's the last thing I ever do

Dan ve Hope'un ağlayarak birbirlerine evlilik yeminlerini okumasının ve klasik gelini öpebilirsin seromonisinin üzerinden daha on dakika bile geçmemişti ki Hope yanımda shot üstüne shot atıyordu. Kucağımda Hope'un çiçeği duruyordu, ben yakalamıştım. Elimdeki viski kadehini Hope'tan biraz uzaklaştırarak ona baktım, onu da içebilecek gibi bir potansiyeli vardı.

"Hope, bu günü hatırlamak istemeyecek gibi içiyorsun." Kıkırdadım, Hope ise kahkaha attı.

"Saçmalama bee, eğleniyoruz işte." Gelinliğini kavrayıp yukarı çekti, ayağındaki siyah Converse'lerini görebiliyordum. "Bana laf edeceğine sevgiline bak önce." Kafamı çevirip Gerard'a baktım, Dan'le beraber dansa benzer hareketler yapıp kahkahalar atıyorlardı. Mikey de onlara katılmıştı, fazlasıyla eğleniyorlardı. Jesse ve Artyom, takım elbiselerinin üstüne giydikleri ve motor kulüplerinin isminin dikili olduğu kolsuz motorcu ceketlerini giymişlerdi. Ray'le hem Rusça, hem İspanyolca hem de İngilizce karışık halde konuşup birbirlerini anlamaya çalışıyorlardı. Ben zar zor anlasam da onlar hallerinden memnun olacak ki muhabbete hızlı hızlı devam ediyorlardı. Evden ayrılalı bir seneden fazla olmuştu. Sıcak bir ağustos günüydü ve Manasquan'da, Ray'in yazlığına yakın bir düğün salonundaydık. Gerard sergideki tablosunu almak isteyen adamın yanında çalışmaya başlamıştı, ben ve Mikey de birbirimize yakın üniversiteleri kazandığımız için beraber eve çıkmıştık. Gerard'ın çalıştığı yer New York'da olsa da bizim eve yakındı, o da bizimle kalıyor ve metroyla gidip geliyordu. Ta ki, ben de gruba girene ve grupça ünlenene kadar. Bu sıralar o kadar çok turne ve konser teklifi alıyorduk ki Mikey'le ben okulu bırakmak zorunda kalmıştık. Ben biraz üzülmüştüm, psikoloji kazanmıştım çünkü, ama asıl yapmak istediğim, hayatımı idame ettirmek istediğim şey müzik olduğu için çok da umurumda değildi. Dan menajerliğimizi yapıp bize baya yardımcı oluyordu, New Jersey'de sahne alacaksak çoğunlukla Hammer'da alıyorduk. Ne kadar çok içki satılırsa Dan o kadar kâr ediyordu, bizim de orada sık sık sahneye çıkmamız işimize geliyordu. Hem tecrübe oluyordu, hem de çevrede daha çok tanınıyorduk.

Hayatıma istediğim gibi yön verebilmeye sonunda başlamıştım. İlk dövmemi yaptırmıştım, piercing'imi de. Dövmemi doğum günümde, 18 olduğum ilk gün yaptırmıştım, Gerard'ın hediyesiydi. Boynuma bir akrep yaptırmıştım ki asla normal bir işte çalışma fırsatım olmasın. Annem çok kızmıştı, eninde sonunda kıyafet kuralı olan düzgün bir işte çalışmam gerekeceğini ve bu dövmeyi sildirmenin çok zor olacağını söylemişti ama benim işime gelmişti. Ayrıca, sildirmekten bahseden kimdi?

Gerard'la her şey yolundaydı. Artık saçma sapan şeylere sinirlenip ona patlamak yerine sakin sakin her şeyi konuşuyorduk, ve beraber tekrar klinikte tedavi görmeye başlamıştık. Kesinlikle daha iyiydik. Benim uzun zamandır anksiyetem tavan yapmamıştı ve kendimi daha iyi hissediyordum, Gerard'ın da yemek düzeni biraz oturmuş gibiydi. Depresyon konusunu çok açmamaya çalışıyordum, ne kadar didiklersem o kadar rahatsız olduğunu biliyordum ama Dr. Emily'le bazen konuşuyordum, Gerard'ın daha iyi olduğunu söylüyordu. Hasta gizliliğini ihlal etmeden tabi ki.

Mikey de ben de okulu bıraktığımız ve Gerard da işten çıktığı için Hammer'a yakın bir yerden ev tutmuştuk. Bütün bu taşınma olaylarıyla uğraşırken Dan ve Hope'un düğünü de çıkmıştı ve onu planlamakla da çok uğraşmıştık, her şey birbirine girmiş durumdaydı ve ben çok yorgundum. Yarın yola çıkıp San Francisco'ya gidecektik, California'da neredeyse üç haftalık bir konser programımız vardı. Yorgun olsam da mutluydum, sevdiğim şeyleri yapıyordum. Sevdiğim kişiyle.

"Yarın hemen yola çıkmasanız keşke." Hope bana bakıp dudaklarını büzüştürdü. "Sizi özlüyoruz."

"Bence çift olarak biraz baş başa zaman geçirmek size iyi gelecek." Gülüp Hope'la bardaklarımızı tokuşturduk. "Bazen bizden bıktığını hissediyorum."

"Bıkıyorum zaten. Hepiniz küçük çocuklarım gibisiniz ama işte, sizsiz de olmuyor." Hope kolunu omzuma atıp bana sıkıca sarıldı. "Aah, Frankie. İyi ki buradasın."

"Yanından ayrılmaya niyetim yok, merak etme." Gülüp Hope'a geri sarıldım. "Dan'le dans etmek ister misin? Baksana, sizin şarkı listenizi çalmaya başladıla-"

"AAAAA BU ŞARKIYI ÇOK SEVİYORUM!!!" Hope ayağa fırlayıp Dan'e doğru koşmaya başladı, salonun her yerinde Green Day'in Last Night on Earth şarkısı yankılanıyordu. Gerard'ın bakışlarını üzerimde hissettim, ayağa kalkıp yanına yürümeye başladım. Çok geçmeden ortada buluştuk, ellerimi omuzlarına koydum, o da belime.

"Evde çalıştığımız gibi." Gerard kıkırdayıp bana baktı. "Anlaştık mı?"

"Tamam." Gülüp bir elimle Gerard'ın elini tuttum, beraber yavaşça dans etmeye başladık. İkimiz de dans etme konusunda berbattık ve şu yaşımıza kadar hiç okul dansına gidip bir kızı dansa kaldırmadığımız için tecrübemiz sıfırdı. Üç gündür evde youtube'dan kolay vals videoları izleyip en basit hareketleri yapmaya çalışıyorduk ama hep birbirimizin bir yerlerini eziyorduk. Yine de eğlenceliydi. Gerard'ın gözlerini ilk defa bu kadar ışık dolu ve sakin görüyordum, bir şeylerin düzeldiğini bilmesi hoşuma gidiyordu. Her şeyin en iyisini o hak ediyordu ve bunu bilmesini her şeyden çok istiyordum. Bunu ona hissettirmek için de çok çabalıyordum. Yanağımı göğsüne yaslayıp Gerard'a iyice sokuldum, çenesini kafamın üzerine koydu.

"Yarın için hazır mısın?" Fısıldadı.

"Yorgunum biraz, onun dışında evet. Ya sen?"

"Aynen, ben de." Gerard çenesini indirip yanağını kafama yasladı. "Frank?"

"Hm?" Kafamı kaldırıp Gerard'a baktım.

"Düğününde hangi şarkıyla dans etmek istersin?"

"Ah, sanırım Superstar." Gülüp Gerard'ın gözlerine bakışlarımı diktim. "Hem söylemen hem de benimle dans etmen biraz zor olacak ama, n'apalım. Seninki hangisi?"

Gerard'ın surat ifadesi bir anda yumuşamıştı. Kaşları havaya kalktı, dudaklarının kenarı kıvrıldı. "Benim de Superstar. Sana söylemeyi çok seviyorum."

"Biliyorum." Uzanıp dudaklarımızı birleştirdim. Dudakları, ilk defa öpüştüğümüz zamanki kadar sıcaktı.

~~~

Eveet, bu fanfic'in de sonuna geldik!!!! Bütün badass karakterlerin yaratıcısı (Dan, Hope, Jesse ve Artyom), mükemmel bir dost ve aynı zamanda 2013'ten beri bana dayanmayı başarabilmiş Gunslinger_Keanu'ya, ne olursa olsun asla beni desteklemeyi bırakmamış ve bütün fikirlerimi ne kadar aptalca olursa olsun desteklemiş olan ruh ikizim acynicalasshole'a, yorumlarıyla beni hep güldüren biricik küçük kardeşim recordender'a teşekkür ederim sizi çok seviyorum!!!!

Okuyan ve yorum yapan herkese de çok teşekkür ederim umarım fic'i sevmişsinizdir :') (size diyorum Killjoysturke A-Life2202 _davian-)iyi ki varsınız, hikayeyi yazarken desteğinizi gerçekten hissettim!!!

2013'ten beri hayatımın içine eden mcr'a da teşekkür ediyorum eşek herifler albüm çıkarın artık

başka bir fic'te görüşmek üzere :>

|| Burn Bright ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin