Won't you think I'm pretty
When I'm standing top the bright lit city
And I'll take your hand and pick you up
And keep you there so you can see it
As long as you're alive and care
I promise I will take you there
We'll drink and dance the night away
We'll drink and dance the night away
"İki tane orta boy barbekü tavuk, iki tane de orta boy vegan pepperoni, değil mi?" Hope sipariş verirken bize baktı, sıra beklemekten çok sıkılıp muhabbete o kadar dalmıştık ki sıranın bize geldiğini fark etmemiştik. Gerard biraz gergin gözüküyordu, sanırım yemek yiyeceğimiz içindi. Doğru ya, Gerard hala yeme konusunda tedavi görüyordu, ve benim yüzümden bu da yarıda kalmıştı, pisliğin tekiymişim gibi hissediyordum, büyük ihtimalle de öyleydim.
"Ben çok aç değilim, Gerard isterse bir pizzayı paylaşabiliriz." Konuşurken canım acımıştı, şu konuşmama olayına alışamayacaktım sanırım. Açlıktan ölüyordum ama ondan oturup bütün bir pizzayı bitirmesini bekleyemezdim, en azından böyle yaparak biraz olsun yemesini sağlayabilirdim. Gerard bana minnettar gözlerle bakıyordu.
"Bana uyar."
"Tamam o zaman, Dan, siz oturun biz pizzaları taşırız. Frank dinlensin biraz." Ölüm döşeğimdeymişim gibi davranmaları çok hoşuma gitmese de gerçekten de yorgun hissediyordum. Hem, Dan'le de özel olarak konuşmak istiyordum. Dışarıdaki masalardan birine oturduk, Dan hiçbir şey söylemeden sigarasını yaktı, bana bakmıyordu bile. Telefonunu çıkarıp kulağına götürdü.
"Gerard'a çaktırmadan pizzayı büyük boy yapabilir misin?" Telefonunu cebine geri koydu, yaptığı şeyin benim için anlamı çok büyüktü, o bilmese de.
"Dan." Kafasını bana çevirdi, ama ifadesiz suratı hala aynıydı. "Ben..."
"Hm?"
"Teşekkür ederim." bana bakmayı bırakıp kafasını sol tarafa çevirdi, büyük ihtimalle Hope ve Gerard'a bakmak içindi. "Ve özür dilerim. Gerçekten özür dilerim ben işlerin bu kadar-"
"Senden sadece bir şey istedim Frank. Bir şey."
"Dan biliyorum ve gerçekten, gerçekten çok pişmanım. Seni uğraştırdığım şeylere baksana! Sen olmasan şimdiye evde, yerde kan kaybından veya dayaktan ölmüştüm." Dan bana baktı, bakışları biraz yumuşamıştı. "Hem de iki kere."
"Evet, bu bütün hayatını kurtarma olayları beni bir kahraman gibi hissettirmeye başladı, ileride götüm kalktı diye kızarsan şimdiden söylüyorum, senin yüzünden." Güldüm, Dan de yarım ağız gülümsüyordu.
"Dan bak-" iç çektim, boğazım konuşurken gerçekten acımaya başlamıştı, nasıl yemek yiyecektim bilmiyordum. "Sana gerçekten minnettarım. Biliyorum, seni dinlesem bütün bunlar yaşanmayacaktı ama..." Dan masada duran pipetlerden biriyle oynamaya başlamıştı. "...onu seviyorum. İlk defa birini böyle seviyorum."
"Ben sadece senin üzülmeni istemiyorum."
"Biliyorum."
Bir süre sessiz kaldık, masanın altından ayağıyla ayağımı ittirdi.
"Hadi ama, bütün bunlar yaşanmamış olsa bile babanla başka bir olay olacaktı ve sonuç yine bu olacaktı, dürüst olalım." Dan gülümsüyordu, ben de gülümsedim, haklıydı. "Ve seni yine kaçırmak zorunda kalacaktık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| Burn Bright ||
FanfictionYaşıtlarına kıyasla oldukça karmaşık, depresif ve zor bir hayatı olan Frank Iero'nun hayatına, en az onun kadar sorunlu, siyah uzun saçlı bir çocuk girer. içerik uyarısı: alkol kullanımı, aile içi şiddet, intihar teşebbüsü, self-harm, yeme bozuklukl...