16

290 16 22
                                    

Hold you as waves crash down on Jersey shore

Can't think of a time when I needed this more

Your skin is so pale, reflecting the moon's glow

Please don't talk too much baby, I don't wanna know

Breathe on your neck, make knots with our fingers

I know that soon you'll be out of my reach


Eve gelince bizimkiler temizlik yapacağı için ben de yorulmayayım diye, yemek pişirme görevi bana kalmıştı. Sonra bir öküz sürüsü için, çok acıkmış altı kişi, yemek yapmanın da benim mahvolmuş vücudum için en az temizlik yapmak kadar yorucu olacağına karar verdiler, bu yüzden hiçbir şey yapmamam en mantıklı seçenek olarak belirlendi. Benim işime geldiği için itiraz etmeden kabul ettim. Arabada Gerard'la tek bir kelime konuşmamıştık, bu yüzden arabadan inip eve, odama girmek kadar rahatlatıcı bir his yoktu. Acaba bugün konuşacak mıydık? Konuşsak da ne konuşacaktık ki? Beni ne kadar sevmediğin mi? Eğer durum buysa Gerard bana böyle davranmamalı. Bunun kavgasını daha kaç kere edecektik? Ben mi mantıksız düşünüyorum yoksa ben hariç bütün insanlar aşık olmadıkları kişilerle bütün günlerini sarılarak, öpüşerek ve beraber vakit geçirerek mi geçirmeye başladı? Benim bu durumda Gerard'ı sevmem kadar doğal bir şey yok, eğer o benim için aynı hisleri hissetmiyorsa o zaman böyle davranmamalı. Bu kadar basit, burada kavga edilecek bir konu bile yok. Odama girip yatağıma uzandım, buranın gerçekten de rahatlatıcı bir etkisi vardı. Ray'in ailesi zengin olmalıydı, müthiş bir evdi çünkü. Bulunduğu yer de öyleydi, harika bir kumsalın dibindeydik. Denize girmem için on, on beş adım atmam yeterliydi. Çok kalabalık da değildi, araba gürültüsü de yoktu. Yatağın diğer tarafına dönüp derin bir iç çektim, son günlerde çok fazla olay olmuştu ve yavaş yavaş sindirmeye, anlamaya başlamıştım.

Babam tarafından ölümüne dövülüp evden kaçmıştım, yasal olmayan bir şekilde doktora gitmiştim, en yakınlarımla uzun süren bir araba yolculuğu sonrası daha yeni yeni tanımaya başladığım bir kişinin ailesinin, teknik olarak onun, yazlığında kalıyordum. Annemin hiçbir şeyden haberi yoktu, nerede olduğumu hiç kimse bilmiyordu. Ya babam? Babam Gerard, Hope ve Dan'i görmüştü, ya polise haber verdiyse? Ya annem babamla olan olayları öğrenip o da polise haber verdiyse? Ya hepimiz aranıyorsak? Of, onların başına zaten yeterince dert açmıştım, şimdi bir de işin içine polis girerse ben biterdim. Annemle babam hiçbirini sevmiyorlardı ve başlarına dert açmak, benden uzak tutmak için her şeyi yaparlardı. Mikey ve Ray'e ne demeli? Onların başı bile derde girebilirdi, hiçbir şey yapmadıkları halde. Burada ne kadar kalacaktık? Yanımda hiç para yoktu ve şu an evdekilerde para olsa da eninde sonunda bitecekti, çok kalabalıktık. Dönersek, nereye dönecektik ki? Dan'in yanında yaşamaya devam mı edecektim? Yük olmaya? Babamdan nefret ediyordum, boşanmak yerine ona tahammül etmeye çalıştığı için annemden de nefret ediyordum. Ama en çok kendimden nefret ediyordum. Gerard'la kavga edip onun tedavisini yarım bırakmasına sebep olmasaydım Gerard da beni ziyarete gelmeyecekti ve bütün bu olaylar yaşanmayacaktı, hayatımıza devam edecektik. Gerard...

Bütün bunlar arasında kafamı gerçekten kurcalayan tek mesele Gerard'dı. Gerard'ın tedavisine devam etmesi lazımdı, ona nasıl yardım edeceğimi hiç ama hiç bilmiyordum. Durmadan kavga etmemiz ise bu duruma hiç yardımcı olmuyordu. Belki de haklıydı, belki de hiç bu kadar yakın olmasaydık her şey daha iyi olurdu. O kendi yolunda, ben kendi yolumda... Gerard'la tanıştığımdan beri her şeyi daha da kötüleştirmiştim. Bütün düzenini bozmuştum.

|| Burn Bright ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin