₂₅i fell in love with the devil

3.9K 380 272
                                    

♫Silahlar ve güller ölümcül bir iksir yapar.  Senden vazgeçemiyorum. Bir şeytana aşık oldum ve şimdi başım belada. Onun etkisi altındayım. Lütfen, beni bu cehennemden kurtarın.

(Bu şarkı harika ötesi. Mutlaka dinlemenizi öneririm. Yukarıdaki multimedyaya ekledim.)

Öylece donmuş bir şekilde Jin'e bakakalmıştım. Jungkook'ta bıyık altından gülmekle yetinmişti. Jin söylediği gibi sessizce suyunu içtikten sonra hızlı adımlarla yukarı çıkmıştı. Oturduğum tezgahtan inip kızarmaktan yanmaya başlayan yanaklarıma ellerimi koydum. Fena halde utanmıştım.

Jungkook, gülücükleri eşliğinde kafasını eğerek yüzüme baktı. "Sen utandın mı? Bunda utanılacak bir şey yok Cheol."

Gözlerimi kaçırıp zemine kilitledim. "Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." Konuşmaya devam edersem utançtan yerin dibine girecektim.

"Peki o halde. Artık Jin her şeyi öğrendiğine göre rahatlıkla birlikte uyuyabiliriz."

Biraz düşündükten sonra kafamı belli belirsiz salladım. "Sen benim odama geçip yat istersen. Ben bir Jin'e bakacağım."

Elini çeneme götürüp gözlerini içine bakmamı sağladı. "Buna gerek var mı gerçekten?"

"Onunla konuşmam gerek Jungkook."

Dilini yanağını içinde gezdirerek kafasını tamam dercesine salladı. "Ben yatıyorum." Yavaş adımlarla merdivenlere yönelip gözden kaybolmaya başladığında olduğum yerde bir süre duraksayıp bu utanç verici anı kendi içimde atlatmaya çalıştım. Jin'le konuşmadan önce rahatlamaya ihtiyacım vardı. Tekrar gözlerinin içine bakmak beni zorlayacak gibi duruyordu. Gücümü toplayıp derin bir nefes alıp verdikten sonra merdivenlere yöneldim. Hızlıca basamakları çıkıp oyalanmadan kapıyı tıklattım. "Jin, müsait misin?"

"Evet," sesini duyar duymaz kapıyı araladım. Neyse ki ışık kapalıydı. Utancımı biraz olsun gizleyebilirdim. Kapıyı sessizce kapatıp yatağa adımladım. Yatağın bir köşesine oturup gözlerimi yere diktim. 

Tam bir şey söyleyecektim ki sessizliği bir çırpıda bozdu. "Ne zaman söylemeyi düşünüyordun?"

"Söyleyecektim-"

Lafımı yarıda kesti. "Biz yakın arkadaşız sanıyordum. Her şeyini bana anlatabileceğini düşünüyordum."

Hızla kafamı ona çevirdim. "Öyle zaten Jin. Gerçekten söyleyecektim. Bu, yeni bir şey."

Fısıltı şeklinde "Cheol, ona güvenmiyorum." dedi.

"Eğer onu tanıma fırsatın olsaydı böyle düşünmezdin Jin. O gerçekten-"

Tekrar lafımı keserek fısıltıyla ekledi. "Olanları nasıl bir çırpıda unutursun Cheol. Evinde bir yangın çıkıyor ve Jungkook bir anda orada bitip seni kurtarıyor. Bu tesadüf olamaz. O yangının kundaklama olduğu ortada."

Jin gibi ben de fısıltıyla konuşarak "O yangının sebebi Jungkook olmasına imkan yok, Jin. O olsa neden gelip beni kurtarsın ki?" dedim.

"Pişman olmuş olabilir Cheol. Bana orada olmasının bir tesadüf olduğuna inandığını söyleme." Biraz düşündükten sonra tekrar fısıltıyla ekledi. "Ya Jaewon'un gördüğü korkutucu siluetler? Ona inanmadık yaşadığı şey zor olduğu için bir halüsinasyon olduğunu düşündük. Ya gerçekse? Bu çocuk sana takıntılı olan bir psikopat olabilir. Ve sen göz göre göre onu yakınında tutuyorsun. Hatta sevgili oluyorsun."

Gözlerimi kaçırıp alt dudağımı dişledim. Jin'e inanamıyordum. Beni korumaya çalıştığını farkındaydım ama çok mantıksız geliyordu. "Jin, bütün bu olanların kulağa garip geldiğinin farkındayım. Çok zor şeyler yaşadım. Ama ben Jungkook'a yıllardır ilgi duyuyorum. Biliyorsun. Ve şu anda çok mutluyum."

Bloody Roses | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin