₁₀leave him

5.1K 444 140
                                    

♫Diyorlar ki delisin, seni boğacak, onu bırak ama ben senin kollarında olmak istiyorum. Seni bırakamıyorum. Pişman olacağım.

(Bölüm fotoğrafına düştüm. Dünyanın, en alt katmanından, iç çekirdekten yazıyorum.) 

Taksiden inip kol çantamı omzuma taktım. Konumun beni getirdiği küçük, eski bir kafenin önünde durup öylece içeri baktım. Hoseok'u daha önce görmemiştim ve onu tanımam biraz zor olacaktı. Yavaş adımlarla kafeden içeri girdim. Kafeyi dolduran zil sesinden sonra etrafıma bakındım. Tek başına oturan birini aramaya başladım.

Şaşkınca etrafıma bakınırken biri "Cheol!" diye seslendi.

Masanın yanına doğru yürüdüm. "Hoseok?"

"Evet, benim. Otur lütfen."

Tam karşısındaki sandalyeye oturup gergince kıpırdandım. Bu durum çok garipti. Ne söylenirdi ki?

"Geldiğin için teşekkür ederim. Bu saatte seni buralara kadar getirdiğim için üzgünüm."

Omzumdaki çantamı masaya bırakırken gülümsemeye çalıştım. "Sorun değil." Bacak bacak üstüne attım. "Jungkook hakkında ne konuşmak istiyorsun?"

Önündeki kupaya elleriyle sarıldı. "Ah, bir şey içmek ister misin?"

"Hayır, teşekkürler."

Kafasını anladım dercesine salladı ve derin bir nefes aldı. "Konuya nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Öncelikle, özel değilse, Jungkook'la aranızdaki şeyi öğrenebilir miyim?"

Sorduğu şey karşısında donup kalmıştım. Birkaç saniye öylece bakıştık. "Biz, arkadaşız. Sadece arkadaş." Beraber uyuyan, iki arkadaş.

"Anladım. Ya önceden?"

Kaşlarımı çattım. "Önceden derken?"

"Yani aynı evde kaldığınız günlerden bahsediyorum. Seneler öncesinden."

Bunları neden sorduğunu deli gibi merak ediyordum. Ona anlatmalı mıyım onu bile bilmiyordum. Bu buluşma tamamıyla garipti. "Hoseok, bunları neden soruyorsun?"

"Lütfen beni yanlış anlama. Hiçbir art niyetim yok. Jungkook benim yıllardır arkadaşım."

"Bunu neden ona sormuyorsun, peki?" 

Bir anlık duraksadı. Haklı olduğumun farkındaydı. "Onu ne kadar tanıyorsun bilmiyorum ama onunla bu tarz şeyleri konuşmak imkansız."

Sanırım Hoseok'a bu konuda güvenebilirdim. Jungkook, çok konuşkan biri değildi. "Neden bunları merak ediyorsun?"

"Lütfen sadece cevapla." Yutkundu. "Sebebini anlatacağım."

Sıkkınlıkla nefesimi salıp dirseğimi masaya yasladım. "Önceden yanımızda çalışan sıradan biriydi. O zamanlar Jungkook'la hiç konuşmazdık bile. Yani önceden biz, hiçbir şeydik." Bu gerçeği kabul etmek sebepsizce üzmüştü. 

"Anladım." Gözlerini kaçırıp biraz düşündü. 

Saniyelerce sessizliğini koruduğunda dayanamayıp "Artık sadede gelir misin Hoseok? Sorun ne?" dedim.

"Senden isteyeceğim şeyin, sana çok garip geleceğini biliyorum. Şunu bilmeni isterim ki hiçbir art niyetim yok. Sadece olası bir hatayı engellemeye çalışıyorum. Bunu bilmen yeterli olacaktır."

Neyle karşılaşacağım konusunda en ufak bilgim olmadığı için fazlaca korkmaya başlamıştım. Söyleyeceği şeyi deli gibi merak etsem de bir yanım öğrenmek istemiyordu. "Benden ne istiyorsun tam olarak Hoseok?"

Bloody Roses | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin