₃₄why're u like a nightmare

4K 346 272
                                    

♫Yüzün bir melodi gibi aklımdan çıkmıyor. Her gözlerimi kapadığımda bu karanlık cennet gibi. Kimse seninle kıyaslanamaz. Çaresi yok, seni rüyalarımda hissedebiliyorum. 

Jungkook'un saçlarımı beni uyandırmaya korkarcasına okşadığını hissetmemle tatlı uykumdan uyandım. Gözlerimi açmadan bir süre saçlarımı okşamasına izin verdim. Saat kaçtı, neredeydim umurumda değildi. Geçirdiğimiz mükemmel gecenin ardından onun kollarında uyuyakalmıştım. Hoş kokusu burnumun ucundaydı. Belki de yıllarca bu anın hayalini kurmuştum ve şimdi yaşıyordum. 

Yavaşça gözlerimi araladım. Karanlıkla karşılaşmıştım. Henüz sabah olmamıştı. Uykulu sesimle mırıldandım. "Neden uyumadın Jungkook?" Birkaç saniye üzerine cevap vermemeyi seçtiğinde gülümsedim. Cevap vermeden istikrarla saçlarımı okşuyordu. Hemen göğsünde yattığım için kulaklarımı kalp atışları dolduruyordu. Kafamı biraz çevirip göğsüne masum bir öpücük kondurdum. Merakla tekrar sordum. "Uykun mu gelmedi? Benimle uyuyabildiğini düşünüyordum." Tekrar cevap vermeden saçlarımı okşadığında bir gariplik olduğunu hissettim. Yavaşça kafamı kaldırıp Jungkook'a baktım. Yüzünün bir tarafı karanlıkta kalıyordu. Ay ışığı sadece yüzünün yarısını aydınlatıyordu. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Tamamen üzerinden kalkıp ona doğru döndüm. Yavaşça kafasını bana çevirip baktığında yüzünün tamamı karanlıkta kaldı. Artık onu göremiyordum. "Jungkook? İyi misin?" Çaresizce ondan bir cevap beklemeye koyuldum. İnatla cevap vermiyordu. Elimi kaldırıp yanağına koyacaktım ki sertçe bileğimi yakalayıp sıktı. Yüzümü buruşturdum. Canım acıyordu. Derince yutkundum. "Canım acıyor." Aniden bileğimi bırakıp yataktan kalktı ve yavaş adımlarla odanın çıkışına yöneldi. Kafamı ona çevirdim. Aklıma gelen şeyle ona doğru seslendim. "Albert? Sen misin?" Yerinde durup öylece bekledi. İşte o zaman anlamıştım. Jungkook gitmiş, Albert gelmişti. Gözlerim doldu. "Albert,"

"Onunla birlikte oldun." Ses tonundaki sertlikten Albert olduğuna emin olmuştum. Nefretini kusar gibi konuşmuştu. "Sadece benim olduğunu düşünüyordum."

Bu tavrı sinirimi bozmuştu. "Sana öyle bir söz verdiğimi hatırlamıyorum."

Hızla ardına dönüp yanıma kadar geldi. Beni yatağa itip üzerime çıktı. Bileklerimi sıkıca tutup kafamın üstünde sabitledi. Yüzünü tam olarak göremesem de dişlerini sıkarak bana baktığına emindim. "Sana sadece benim olduğunu söylemiştim, Min Cheol."

Yaşla dolan gözlerim, kirpiklerimi kırpıştırdığım an akıp kulaklarıma kadar süzüldü. Ağlamamak için kendimi sıkmaya çalıştım. "Üzerimden kalk, Albert."

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Seni bir daha bırakmayacağım. Jungkook'u yok edeceğim." Her sözcüğü teker teker vurguladı. "Sen benimsin, duydun mu?"

Kafamı iki yana salladım. Hıçkırarak ağlarken ekledim. "Hayır Albert, ben senin değilim." Hızla dudaklarıma yapıştı. Diliyle dudaklarımda ufak bir gezintiye çıktı. Başta öpücüklerine karşılık vermeyi reddetsem de bir anda kendimi onun dalgalarında süzülürken buldum. Bir süre beni arzuyla öptükten sonra dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Bileklerimi bırakıp usulca gözyaşlarımı silmeye başladı. 

"Artık sensiz yapamam." Söylediği şeyle donup kaldım. Ne söyleyeceğimi bilemez hale gelmiştim. Tepkisiz bir şekilde kalmaya çalıştığımı fark eden Albert, histerik bir şekilde gülümsedi. Histerik gülümsemesi bir anda kahkahalara dönüştü. Üzerimden kalkıp ayağa dikildi ve odanın içinde bir o yana bir bu yana yürürken şeytani bir şekilde kahkahalar atmaya başladı. Delirmişe benziyordu. Yataktan sırtımı ayırıp şaşkınca onu izledim. Bu durum, beni korkutmuştu. "Sen bana çoktan aşık olmuşsun," Kahkahalarını bir anda yarıda kesip yüzündeki alaycı gülümsemeyle bana baktı. "Bana aşık olduğun için beni böyle rüyalarında görmeye başladın." Etkileyici ses tonuyla fısıldadı. "Uyan, Min Cheol."

Bloody Roses | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin