₂₁wrong person

4.3K 419 193
                                    

♫Bir itfaiyeci gibi beni geri püskürtüyorsun. O zaman söyle bana, neden yandın? 

Jungkook tamamen bana döndü ve yavaş adımlarla yanıma yürümeye başladı. Kollarım vücuduma sarılı şekilde yanıma kadar gelmesini bekledim. Tam karşımda durduğunda kafamı hafifçe kaldırıp ona baktım. Gergin hissediyordum. Sanırım çok yanlış bir şey söylemiştim. 

Kaşlarını çattı. "Anlamadım?"

"Anlamayacak bir şey yok." Kendinden emin bir şekilde cevap versem de bundan sonra ne yapacağım hakkında en ufak fikrim yoktu. "Takma adının Albert olduğunu biliyorum."

Dudaklarını yaladı. Kafasını hafifçe aşağı eğdi.

"O gece kulübünde," Derince yutkundum. "Albert adını kullandığını biliyorum. Ne saklıyorsun?"

Gülümseyerek gözlerini kaçırdı. Yüzünde şapşal ve alaycı bir gülümseme vardı. Gülücüğü anında soldu ve sert bakışlarını tekrar bana doğrulttu. "Benden sana bir tavsiye Cheol. Boyundan büyük işlere kalkışma." Tam arkasını dönüp yürümeye başlayacaktı ki kolunu yakaladım.

"Konuşmak istiyorum seninle," Kalp atışlarımı durdurmaya çalışırcasına nefeslendim. "Albert."

Hızla bana döndü. "Bana Albert demeyi kes!" diye bağırdı. Kolundaki elimi tutup beni kendine çekti. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Sessizce fısıldadı. "Eğer bana öyle seslenmeye devam edersen-"

"Edersem ne?"

Hızla benden uzaklaştı. "Beni deli ediyorsun Cheol. Evine dön." Sesinin titremesi gözümden kaçmamıştı.

Artık sinirlenmeye başlamıştım. Sesimi yükselterek "Senin ciddi sorunların var!" dedim. "Konuş benimle! Sana yardımcı olmak istiyorum."

Dilini yanağının içinde gezdirirdi. Titreyen ellerini yumruk haline getirdi. 

"Sana Albert demem, seni niye rahatsız ediyor?"

Yanıma hızlı bir adım atıp sinirle kükredi. "Çünkü hoşuma gidiyor Cheol. Beni değiştiriyorsun. Bunu istemiyorum."

Söylediğinden sonra donup kalmıştım. Söyleyecek bir şey bulamıyordum. Tepkisiz kaldığımı fark eden Jungkook, alaycı gülümsemesini tekrar takınıp ardına döndü. Yavaş adımlarla yürümeye başladı.

"Nereye gidiyorsun?" diye seslendim.

Tek elini havaya kaldırıp salladı. "Evime." 

Omuzlarımı düşürüp ardından öylece ona baktım. Yine içime garip bir his yerleşmişti. Her şeyin belirsizliği, Jungkook'un söyledikleriyle çelişmesi kafamı karıştırıyordu. Karşımdaki insanın Jungkook mu yoksa Albert mı olduğunu ayırt etmekte zorlanıyordum. Jungkook'u iyileştirmek adına çıktığım bu yolda çok fazla yıpranacak gibi hissediyordum. Belki de onu özgür bırakmak en iyisiydi. Gözlerimi, benden yavaşça uzaklaşan Jungkook'tan ayırıp gökyüzüne çevirdim. Hala umut var mıydı? Yoksa boşuna mı çabalıyordum?

-o-

Eve dönüp biraz uyukladıktan sonra pijamalarımı üzerime geçirip omzuma battaniye attıktan sonra ayaklarımı yere sürte sürte mutfağa gittim. Kendime hızlıca bir kahve hazırlayıp oturma gruplarının olduğu kısma geçtim. Kendimi koltuğa atıp kupayı sehpanın bir köşesine koydum. Dizüstü bilgisayarı dizlerime koydum ve ayaklarımı sehpaya uzattım. Bilgisayarın ekranını açıp arama motoruna tıkladım. Çoklu kişilik bozukluğu hakkında araştırma yapmaya başladım.

"Çoklu kişilik bozukluğu, kişinin kimliğinin iki veya daha fazla kişiliğe bölünmesini ifade ediyor ve genellikle çocukluğunda ağır bir travma atlatmış kişilerde görülüyor."

Bloody Roses | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin