₁₈naked facts

4.9K 444 215
                                    

♫Seni aklımdan çıkarmamı söylediler. Ama umarım, senin geride bıraktığın yara izlerini asla kaybetmem. Yanımda olmana ihtiyacım var.

Umutsuzca telefonu kapatıp kenara fırlattım. Jin ise oturduğu yerden meraklı gözlerle beni inceledi. Dışarıdan çok acınası gözüktüğüme emindim. Yorgun hissediyordum. Bütün bu olanlar bana fazla geliyordu. Gerçeklere yavaşça yaklaşırken içimde derin bir huzursuzluk vardı. Hoseok'un anlatacağı şeyleri, kaldıramayacak gibi hissediyordum.

"Cheol, telefonda kiminle konuşuyordun?" Kaşlarını çattı. "Ney, neden böyle olmak zorunda? Hiçbir şey anlamadım."

Derince bir nefes alıp yanına oturdum. "Zamanı geldiğinde sana her şeyi anlatacağım Jin. Ama şu an değil."

Biraz daha yanıma sokulup ellerimi avuç içlerinin arasına aldı. "Son zamanlarda çok durgun ve üzgün gözüküyorsun. Bu durum beni çok üzüyor. Yanında olmama neden izin vermiyorsun Cheol?"

Gülümsemeye çalıştım. "Jin, gerçekten bir sorun yok." Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Jin'in hiçbir şeyden haberi yoktu. Ve içimden bir ses şimdilik anlatmamam gerektiğini söylüyordu. En azından gerçekleri, bütün çıplaklığıyla öğrenmeden anlatmamalıydım. "Lütfen, bana biraz zaman ver."

Kafasını tamam anlamında sallayıp ellerini kendine çekti. "Anlatmak istediğin her an, dinlemeye hazırım. Bunu unutma tamam mı?"

"Tamam." Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. "İyi ki yanımdasın."

Belimi kollarıyla sardı. "Her zaman olacağım."

-o-

Jin'le birlikte dışarı çıkıp biraz kafa dağıttıktan sonra eve doğru yürümeye başladığım sırada telefonuma gelen bildirim sesiyle hızla telefonu çantamdan çıkardım. Beklediğim mesaj sonunda gelmişti. Hoseok, geçen sefer buluştuğumuz kafenin konumunu atmıştı. Yürüme mesafesiyle on beş dakika kadar sürecekti. Mesajına geliyorum yazıp gönderdim ve hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Yürürken iç sesim hiçbir şekilde susmadı. Kulaklarımda kötü şeyler olacağı yankılanıp durdu. Korkuyordum. Jungkook hayatıma girdiğinden beri hayatım soru işaretleriyle dolmuştu. Hangi birine cevap arayacağımı şaşırmıştım. Değişken halleri, hiç beklemediğim bir anda ortadan kaybolması... Şu an neredeydi acaba? Beni hiç mi özlememişti? Ben onun özleminden yanarken o, dönüp arkasına bakmıyordu bile. 

Yağmurun başlamasıyla kafamı yukarı kaldırdım. Yüzümden aşağı süzülen onlarca su damlasıyla birlikte gözlerimi kapattım. Deli gibi yağmur yağmaya başlamıştı. Üzerimdeki ceketi çıkarıp kafama astım ve adımlarımı hızlandırdım. Gideceğim yere kadar hiç durmadan koşturdum. Kafenin önüne geldiğimde tentenin altına girdim. Yağmurdan sırılsıklam olan saçlarımı iyice sıkıp kafeden içeri girdim. Ellerimi birbirine sürterken gözlerimle Hoseok'u aradım. Yine aynı masaya oturmuş, kahvesini yudumlarken telefonuna bakıyordu.

Yanına kadar gidip tam karşısında yerimi aldım. Çantamı ve ceketimi kenara bıraktım. "Merhaba,"

Kafasını kaldırıp bir şey söyleyecekti ki beni görünce donup kaldı. "Oldukça kuru gözüküyorsun."

Yapmacık bir şekilde gülümseyip "Çok mu belli oluyor?" dedim.

Kafasını salladı. "Kahve?"

"Çok iyi olur."

"Ne içersin?"

"Ben de, filtre kahve alayım."

Arkasını dönüp garsona doğru "Filtre kahve," diye bağırdıktan sonra bana doğru döndü. Yüzümde şaşkın bir ifade olduğunu fark ettiğinde ekledi. "Burası tanıdık. Sıkıntı yok."

Bloody Roses | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin