₈devil eyes

5.3K 468 350
                                    

♫Geceleri fısıltılar duyuyorsun. Sesler zihnini dolduruyor. Hayaletin gibi. Gözlerindeki ateşi görebiliyorum.

Şaşkınlığımı gizlemek adına derince yutkundum. Yanına kadar gidip yere çömeldim ve ellerini sıkıca tuttum. "Benim yanımdayken sana hiçbir şey zarar veremez. Seni her zaman korurum kurabiyem." Gözlerim doluyordu. Ağlamamak için savaş veriyordum.

Gözlerini kaçırdı. Onunda gözleri buğulanıyordu. Alt dudağını da hafifçe büzmüştü. Cebindeki telefonu çalmaya başladığında ellerini çekip cebine uzandı ve telefonu kulağına götürdü. "Tamam." dedi. "Geliyorum, amca."

Olduğum yerden kalktım. Öylece onu izledim. Gerçekten gidiyordu. Ailemde geriye kalan tek parçam, gidiyordu. 

Dış kapıya yürürken bir anda duraksadı. Arkasını döndü. "Sen bana hiçbir zaman inanmadım. Ama amcam, her zaman bana inandı."

Tekrar yürümeye başladığında ben de ardından yürüyüp minik askılıktaki anahtarı elime aldım. Kapıyı kapatıp onunla birlikte asansöre bindim. Hiçbir şey söylemeden sessizce gözyaşlarımı içime akıtmaya çalıştım. Ben iyi bir abla olmayı başaramamıştım. 

Asansör zemin kata geldiğinde Jaewon önden hızlı adımlarla kendini dışarı attı. Peşinden dışarı çıktım. Siyah bir araba ve amcamla karşılaştım. Amcam, arabasının yanında elleri cebinde bize bakıyordu. Jaewon hızla koştu, arabanın içine bindi. Ben de yavaş adımlarla amcama yürüdüm. Tam karşısında dikilip sinirle "Onu elimden almayı başardın. Umarım mutlusundur." dedim.

"Kimseyi senin elinden aldığım yok Cheol. Orası senin de evin-"

"Orası benim evim değil." diye çıkıştım. Jaewon duymasın diye sessizce fısıldadım. "Hatırlarsan ailem oradan kaçarken öldü." 

"Ailenin ölümünün benim hatam olduğunu düşünüyorsun hala, değil mi?"

Hiçbir cevap vermedim. Çünkü cevabını çok iyi biliyordu. 

Cevap vermeyeceğimi fark ettiğinde arabaya bindi ve hızla araba yanımdan uzaklaştı. Öylece arabanın yanımdan uzaklaşmasını izledim bir süre. İşte şimdi daha iyi anlıyordum. Yalnız olmak böyle bir şeymiş. Ben hiç yalnız kalmamışım. Jaewon, her zaman yanımdaymış. 

-o-

Evde geçirdiğim birkaç sinir krizinden sonra sinirle gözlerimi sildim. Yavaşça havanın kararmaya başladığını fark ettiğimde aklıma Jungkook'u buraya çağırdığım gelmişti. İçimden küfürler ederek telefonumu evin içinde aramaya başladım. Telefonu bulduğumda burnumu çekip sesimi düzeltmek istercesine boğazımı temizledim. Jungkook'u aradım ve o lanet zil sesini dinledim. Birkaç saniye sonunda telefonu açmıştı. 

"Efendim Cheol?" Sesinde bir bıkkınlık ifadesi vardı. 

Gözlerimi kapatıp gözyaşlarıma şimdi akmamaları için yalvardım. "Üzgünüm, rahatsız ediyorum." Sesimin titremişti. "Bu akşam seni davet ettiğimi biliyorum fakat-" İstemsizce duraksadım. Konuşursam ağlayacak gibi hissediyordum. Dudaklarımı yaladım. "Daha sonra görüşsek daha iyi olur."

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra "Sen iyi misin?" dedi.

Kafamı iki yana sallayıp derince soludum. "İyiyim." Gülümsemeye çalıştım.

Yine bir sessizlik oluşmuştu. Buna inanmadığını adım gibi biliyordum fakat ona anlatacak kadar yakın olduğumuzu da düşünmüyordum. "Pekala, görüşürüz Cheol."

"Görüşürüz." deyip hızlıca telefonu kapattım. Telefonu gelişigüzel sehpanın üzerine atıp yukarı çıktım. Sıcak bir duş almak iyi gelebilirdi. Kafamdan aşağı akan su damlaları gözyaşlarıma karışıp beni rahatlatabilirdi. 

Bloody Roses | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin