₁₃no sleep without you

5.6K 467 439
                                    

♫Yanında olacağım, baştan sona kadar. Kalacağımı biliyordum çünkü hoşça kal demeye hazır değilim. Her şeyde tek gördüğüm sensin.

Gözlerimi araladığımda gözlerimi kısarak etrafı inceledim. Evimdeydim. Ne zaman buraya gelmiştim ya da kim beni getirmişti, hiç bir şeyden haberim yoktu. Başıma giren keskin ağrıyla birlikte ellerimi kafama götürüp bir süre ovdum. İğrenç hissediyordum. Bir daha bu kadar içmeyecektim.

Yerimden kalkıp ayaklarımı yere sürte sütre banyoya geçtim. Yüzüme soğuk su çarpıp alnımı ovmaya devam ettim. Dün gece ne olmuştu? En son Jungkook'la bir odada olduğumu hatırlıyorum. Aklıma gelen şeyle suyu kapatıp şaşkınca aynadaki yansımayı izledim. Kirpiklerimden, dudaklarımdan dökülen su damlalarını izledim. Jungkook, beni öpmüş müydü? Lanet olsun, hatırlayamıyordum. Yoksa o anı kendi kafamda mı kurmuştum? Peki ya ondan sonrası? Kocaman bir boşluktu.

Havluyla yüzümü kurulayıp merdivenlerden aşağı indim. Her sabah kalktığımda ağrı kesici içmeyi alışkanlık haline getirmiştim resmen. Merdivenleri yavaşça inerken koltukta Jin'in uyuduğunu gördüm. 

Hızlıca ağrı kesici içip baş ucuna, orta sehpaya oturuverdim. "Jin, uyan."

Olduğu yerde kıpırdanıp uyumaya devam etti. "Jin, uyansana!" Dürtüklemeye başladım.

"Cheol, bırak beni uyuyayım."

"Çıkıp yatağımda uyuyabilirsin ama önce dün gece neler olduğunu anlatmak zorundasın."

Kısık gözleriyle yattığı yerden kalktı, sıkkınlıkla nefesini saldı. Gözlerini açamıyordu. "Gerçekten öğrenmek istiyor musun?"

Kafamı hızlıca aşağı yukarı salladım.

Esneyip saçını kaşıdı. "Dün gece bir anda ortadan kayboldun. Geldiğinde deli gibi sarhoştun ve içmeye devam ettin. Ben de sarhoştum ama senin yüzünden ayılmak zorunda kaldım. Çünkü birisi sana bakmak zorundaydı."

Kaşlarımı çattım. "Ne yaptım ki?"

"Albert nerede diye bağırdın. Etraftaki insanlara sataştın, kavga çıkardın. Mekanın sahibi gelip seni uyardı. Adı şeydi-"

"Namjoon mu?"

"Evet, Namjoon. Kenarda bir şeyler konuştunuz."

"Ne konuştuk Jin?" Yerin yarılmasını istiyordum. Komple yok olmak istiyordum. Çünkü bu utançla yaşayabileceğimi düşünmüyordum.

"Bilmiyorum. Yanınıza gelip sizi dinlemedim Cheol." Tekrar esnedi. "Sonra biraz daha içtin. Seni bir türlü durduramadım. Sürekli Albert'ı gördün mü, diye sordun bana. En son işte güç bela eve getirdim, yatırdım seni."

Ellerimde yüzümü kapatıp özür dilemek istercesine kafamı eğdim. "Çok özür dilerim, Jin." Tek gözümü açıp Jin'e baktım.

Yerinden kalkıp omzuma vurdu. "Önemli değil. Ben yatmaya gidiyorum. Seni uyutana kadar canım çıktı." Yavaş adımlarla merdivenlerden çıkıp gözden kayboldu.

Jin'in gitmesiyle kendimi koltuğa atıp yastıkları yumruklamaya başladım. Çok utanç vericiydi. Hatırlayamadığım bir sürü şey yapmış olmalıydım. Tahmin bile edemiyordum. Sürekli Jungkook'u sorduğuma göre, yine çekip gitmişti. Sarhoşken bile tek aradığım kişi, Jungkook oluyordu. Bu çok garipti.

Mutfaktan gelen zil sesiyle yerimden kalkıp mutfağa yürüdüm. Çantamın içindeki telefonum çalıyordu. Telefonu çantamdan çıkardım ve bilinmeyen numara yazısıyla karşılaştım. Bu aralar çok fazla bilinmeyen çağrılar alıyordum.

Bloody Roses | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin