♫Sen tamamen benimsin. Tekmişsin gibi hissetmeni sağlayacağım. Çıkar kıyafetlerini, güven bana. Durmam için yalvar bana.
Şok içerisindeydim. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Sesim içime kaçmış bir şekilde sessizce "Günaydın." deyip hemen ardından banyoya girip kapıyı kilitledim. Yoğun buhar yüzüme çarpmıştı. Banyonun içi şampuan kokuyordu. Şapşal gibi gülümseyip aynanın karşısına geçtim. Aynadaki buharı elimle silip uyumaktan şişen gözlerime baktım. Çirkin gözüküyordum.
Hızlıca yüzüme su çarptım ve dişlerimi fırçaladım. Kokulu kremlerden yüzüme boca edip vücut parfümünü her yerime sıktım. Kalp atışlarım hızlanmaya başladığında elimi kalbime koyup derin bir nefes aldım. Çok garip hissediyorum. İlk defa sabah çekip gitmemişti. Böyle bir şeyi beklemediğim için de çok fazla heyecanlanmıştım.
Şaçlarımı elimle tarayıp kilidi çevirdim. Kendimi dışarı attığım an Jungkook'un odamın içinde giyindiğini fark ettim. Odamın kapısı açıktı ve altındaki havluyu çıkarıyordu. Ellerimde gözlerimi kapatıp öylece olduğum yerde kalıverdim. Onu dikizlediğimi düşünmesini istemezdim. Ayrıca nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Odanın kapısını kapatma zahmetinde bile bulunmamıştı.
Birtakım ayak seslerinin yavaşça yaklaştığını hissettim. Gözlerimi açmadan öylece bekledim. Bileklerimi tutup yüzümden uzaklaştırdı. Gözlerimin açıldığını fark ettiğimde direkt olarak yüzüne baktım. Aşağıya bakmamaya dikkat ederek "Ne yapıyorsun Jungkook?" dedim.
Gülümsedi. "Asıl sen ne yapıyorsun?"
"Şey, ben seni dikizlemeye falan çalışmıyord-"
"Cheol, korkmana gerek yok. Altımda boxer var."
Tuttuğum nefesimi saldım. "Ah, biliyorum. Yani şey, bakmadım ben sadec-"
"Sakin ol Cheol."
Bileklerimi ellerinden kurtarıp "Ben bize kahvaltılık bir şeyler hazırlayayım." dedim. Tam yürümeye başlamıştım ki bileğimi tekrar sertçe yakaladı. Beni kendine çekip bedenini bedenime yapıştırdı. Belimi de sıkıca sarıp kaçmamı engelledi. Gözlerim kocaman olmuştu. Şaşkınca gözlerinin içine bakıyor, heyecandan titriyordum.
Yarım bir şekilde güldü. Böyle davranmam hoşuna gidiyor gibi gözüküyordu. "Kahvaltıdan önce tatlı bir şeyler yemek isterim." deyip gözlerini dudaklarıma çevirdi. Alt dudağını dişleyip derince yutkundu.
Yüzünü, yüzüme yaklaştırmaya başladığında gözlerimi kapattım. Saniyeler geçse de dudaklarımın üzerinde bir ağırlık hissetmedim. Yavaşça gözlerimi açıp Jungkook'a baktım. Öylece bana gülümsüyordu. Dudaklarımızın arasında milimetreler kalmıştı fakat inatla öpmüyordu. Hafifçe kaşlarımı çatıp ona baktım. Hemen sonrasında sertçe dudaklarıma yapıştı. Dudaklarımı öpmeye başladığında istemsizce gözlerimi kapattım.
Belimi sardığı koluyla beni odanın içerisine sürüklemeye başladı, dudaklarını dudaklarımdan ayırmadı. Yatağın ucuna kadar gelip beni yatağa yatırdı ve üzerime çıktı. Bileklerimi yatakla kendi elleri arasında sıkıştırdı. O kadar sert tutuyordu ki kaçmama imkan yoktu. Dudaklarını benden ayırıp bacaklarımın arasına girdi. Boxerının üzerinden erkekliğini dayadığı sırada ağzımdan minik bir inilti kaçıverdi. İniltiyi susturmak istercesine tekrar dudaklarıma yapıştı. Oradan çeneme ve boynuma indi. Boynuma bıraktığı ıslak öpücüklerle hafifçe inledim.
"Durmalısın." dememe rağmen öpücüklerini vücudumda gezdirmeye devam etti. "Dur, Jungkook."
Derin derin nefes alıp verdim. Hiçbir şekilde onu durduramıyordum. Bu yaptığımız doğru değildi. Kafamdaki soru işaretleri tamamen bitmeden bu kadar büyük bir adım atamazdım. "Dur!" Diye bağırmamla dudaklarını vücudumdan ayırıp gözlerimin içine içine baktı. Sinirli gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Roses | Jeon Jungkook
FanfictionBana kanlı, siyah güller hediye ettiğinde anladım. Ben bir şeytana aşık olmuştum.