₃savior but poisonous

7K 535 189
                                    

♫Ona söyleyemedim. Nefes alamadım. Bu sanki kalbime dalıyormuşsun gibi. Bir bakış ve sen satırlarımın arasındasın. İsmimi söylediğinde soluğum kesiliyor. 

-Geriye Dönüş-

1 Yıl önce

Mutlu olmasa da huzurlu bir hayatım vardı. Tek sıkıntım, okulu bitirip babamların şirketinde bir yere sahip olabilmekti. Doğduğumdan beri ailem, tek amacımın bu olmasını sağlamıştı. İstediğim bir işi yapmama izin yoktu. Çünkü şirketimiz, bir aile şirketiydi. Amcam ve babamdan sonra şirketin devamlılığını, ben sağlayacaktım.

Aslında bu işime geliyordu. Sahip olduğumuz şirket, otomobil üzerineydi. Şirket sayesinde iki aile çok rahat geçimimizi sağlıyorduk. Hatta lüks denebilecek bir hayat yaşıyorduk. Şirketin yarısı babamda, diğer yarısı amcamdaydı. Herkes kendine düşen işi yapıyor, para akımının devamlılığını sağlıyordu.

Üç katlı, büyükçe bir eve sahiptik. En alt katımızda çalışanlarımız oturuyordu. Orta katta biz, en üst katta ise amcam ve ailesi yaşıyordu. Her kat oldukça genişti. Birbirimize inanılmaz bağlı değildik. Bazı günleri, hiç birbirimizi görmeden bile geçirebiliyorduk. Açıkçası aynı çatı altında yaşamaktan hoşnut değildik. Böyle olmasını babam ve amcam istemişti. Birbirlerine güveniyorlardı. Amcamı sevsem de karısından hiç haz etmiyordum. Gereksiz samimiyet yaratmamak içinde muhatap olmuyordum. Herkes kendi katında hiçbir diyaloğa girmeden yaşayıp gidiyordu işte.

Çalışanlarımıza gelirsem, bir tanesi favorimdi. Ona olan ilgimin sebebini çok iyi biliyordum. Jeon Misun, bir numaralı yardımcımız. 4 yıla aşkın bir süre yanımızda çalışıyordu. Anneme yardım ediyor, evimizi düzene sokuyordu. 4 yıllık geçmişimiz olduğu içinde onu annemden ayıramıyordum. Tabii, bu sevgimi çok gösteremiyordum çünkü inanılmaz soğuk bir oğlu vardı. Jeon Jungkook... Çok değişken bir çocuktu. Bazen beni hiç görmezdi. Bazense yüzüme nefret dolu bakardı. Bana olan nefreti, annesinin bizim yanımızda çalışması ve hizmet etmesinden dolayıydı. Yani ben öyle düşünüyordum. Onunla bu konuyu hiç konuşma fırsatım olmamıştı. Hatta onunla doğru dürüst iki cümle konuşamamıştım bile.

Jeon Jungkook, benim için çalışanımızın oğlu olmaktan öteydi. Üç yıl boyunca onunla aynı çatı altında yaşamıştım. (Üç yıl çünkü belirli bir yaşa geldiğinde ayrı eve çıkmak istemişti.) İlk yıllarda ona olan ilgime bir anlam veremesem de zaman geçtikçe anlamıştım. Maalesef bunu anlamam yıllarımı almıştı. Ben ona aşık olmuştum. Bir kere bile dönüp gözlerimin içine bakmayan, baksa bile nefret kusan o çocuğa aşık olmuştum. Hayallerimde onunla öpüşmüş, aynı pamuk şekerini ısıra ısıra yemiştim. Hatta onunla sinemaya bile gitmiştim. Ama bunlar hep hayallerimde ve rüyalarımda olmuştu. 

"Cheol, kızım!" 

Yatağımdan kalkıp aynanın önünde kendimi inceledim. Eve Jungkook gelmiş olabilir diye sürekli evin içinde bakımlı geziyordum. 

"Cheol, sana diyorum!"

"Geliyorum!" Hızlıca kapımı açıp etrafa bakındım. Jungkook'u aradım fakat gelmemişti. Ya da aşağıdaki katta yemek yemekle meşguldü. Hep bu saatlerde gelir, yemek yer, evine geri dönerdi.

Tamamen odamdan çıktığımda gözüme Bayan Jeon çarptı. Oturma odasındaki sehpaların, rafların tozunu almakla meşguldü. "Kolay gelsin." Tatlı bir şekilde gülümsedim.

Bayan Jeon'da kafasını kaldırıp bana gülümsedi. "Teşekkürler." 

Annemin odasına doğru yürüyüp kapının eşiğinden "Efendim anne?" dedim. Yine aynasının karşısında süslenmekle meşguldü. Annem, hoş bir kadındı. Her kıyafeti taşıyabilecek güzel bir vücuda sahipti. 

Bloody Roses | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin