(❦)
16.06.2022Japon Edebiyatı'nın Hemingway'i Yukio Mişima'dan
Yaz Ortasında ÖlümYazar : küçükumutlardaktilosu
☾ ⋆*・゚:⋆*・゚:✧*⋆.*:・゚✧. : ⋆*
Şafak sökerken, kiraz ağacının çiçeklerine vurup geçer yağmurun sesi...
Çisil çisil yağan yağmurda, kiraz çiçekleri eğilmiş.
İncecik yağan yağmur kiraz çiçeklerinde kaybolup, çam ağacında çıkıverir ortaya,
Kıyamazsın, dökülmüş kiraz çiçeklerinin üstüne basıp geçmeye...Takahama Kyoshi, Sarhoş Kiraz Çiçekleri
Japon edebiyatı denince Murakami gibi Mişima da akla ilk gelen isimlerdendir. Bu yazıya başlamadan önce hayatı hakkında kısa bir araştırma yaptım. Tam da tahmin ettiği gibi hayatını az da olsa gördüğünüzde kitabın yansıttıklarını tam manasıyla kavrıyorsunuz. Bana kalırsa bu tarzda bir anlatım gücü için hayatlarında tutunabilecekleri sağlam dallar olmalı yazarların. Mişima, büyüdüğü faşist ve sadist ortamı kitaplarında tüm çarpıcılığı ile yansıtıyor. Samuray ailesinden gelen Mişima'nın hayatı boyunca yine bu gelenekleri canı pahasına savunduğu hatta bu uğurda seppuku* yöntemi ile intihar ettiğini de biliyoruz. Mişima'nın inancında Japonya'nın 'modernleşmesi' yozlaşmasından farksızdır. Ve öyle ya da böyle, yazılarını okurken bunu hissediyorsunuz. 'Bu adam bunları hangi düşüncelerle yazmış?' Bu soruya en güzel cevap Mişima'nın hayatı. Küçüklüğünü katı babaannesi ile, sadece kız kuzenleri ve bebekleriyle oynayarak geçirmek zorunda kalmış. Ailesine on iki yaşında dönen Mişima'nın annesi ile olan ilişkisini enseste yakın bulan yazarlar varmış, o evde gerçekten ne yaşanmıştı? Askeri disiplinin müptelası olan babası Mişima'ya nasıl davranmıştı? O küçük çocuk hata yapmayı öğrenebilmiş miydi? Hiç sanmıyorum, doğrusu. Eşcinseldi ama toplumsal baskılardan kaçabilmek için eşini bir maske olarak kullanmıştı. Bu hayat hikayesi size tanıdık gelmiş olmalı. Bu 1925 – 1970 yılları arasında yaşamış dünyaca ünlü bir yazarın hayat hikayesi ama aynı zamanda birçoğumuzun hikayesi. Hala toplumun baskısından kaçmak için evlilik gibi önemli bir durumu bir maske olarak kullanmak zorunda binlerce LGBT bireyi var. Evlilik çoğu toplumda önemli ve kimi zaman kutsal bir olaydır. İnsanlık olarak bunun anlamının içini boşaltıyoruz. İnsanlar saklanmak için evliliği kullanmak zorunda yoksa ya kendi ailesi tarafından öldürülüyor ya da baskıya dayanamayıp intihar ediyorlar. Belki herkes için böyle değil ama ülkemizde bunları o kadar çok görüyoruz ki. Hiçbir şey olmasa aşklarını asla 'normal' görülen diğer insanlar gibi yaşayamıyorlar. Aynı şekilde, birçok mide bulandırıcı ensest cinsel istismar haberini de görüyoruz. Çoğu zaman es geçiliyor. Gazetenin bilmem kaçıncı sayfasında siyah beyaz bir fotoğrafta kalıp siliniyor o çocuklar. Hala birçoğumuz katı ailelerde büyüyoruz. Çoğu çocuk evde ebeveynlerinden şiddet görüyor. Çoğu kadın eşinden dayak yiyor, çok sıklıkla görmesek de bazen tam tersi de oluyor. Çoğu kadın için erkekler tabu, erkek içinse kaç kızı aynı anda götürdüğü ailenin gururu. Sanırım şimdi Mişima size bir yerden tanıdık geldi. Mişima sadece yaşadıklarını atlatamamış herkes gibi içindeki hastalıklı duyguları bastırmak için kaleme sarılmış. Sonucunda ise Life'ta kendisinden Japon Edebiyatı'nın Hemingway'i diye bahsedilmiş, üç kere Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilse de, hayata 1-0 geride başladığı gibi, yakın arkadaşına kaybetmiş. Yaz Ortasında Ölüm de benim Mişima'nın kaleminden okuduğum ilk kitap. Ülkesinde neden bir öykü ustası olduğunu size kanıtlıyor bu kitapta. Aslında bu kitap 1952 tarihli bir derleme, yazarın on bir uzun eserinden tek farkı kısa hikayelerden oluşması. Kini, cinneti, sapkınlığı, çaresizliği ve erotizmi kendine ve kültürüne dayanarak kalemi ile şekillendirişinin derlemesi Yaz Ortasında Ölüm. Okurken sizi ellili yılların Japonya'sına götüren, her şeyi tüm duruluğu ve o kültüre özgü dinginliği ile anlatan Mişima'nın hırçın kalemi ile tanışmak için ideal bir kitap. Özellikle benim gibi hikâye derlemesi okumayı seviyorsanız size en büyük tavsiyelerimden biri şüphesiz bu olur. Japon edebiyatı gerçekten ilginç. Şu ana kadar okuduğum tüm Japon edebiyat eserlerinde o kültürden bir şeyler hissettim. Japon edebiyatının o ruha işleyen dünyasına daha girmediyseniz ve yeni bir dünya, yeni bir kültürle tanışmaktan çekiniyorsanız – mesela ben Murakami'yi ilk okuyuşumda çok zorlanmıştım ve dürüst olmak gerekirse Mişima konusunda biraz çekingen bir tutumum vardı.- benim tavsiyem bu kitap ile başlamanız yönünde olur yine. Son sözlerimi, üzerinde düşünmeniz ve sorgulamanız için, bu haftanın kitabı olan Yaz Ortasında Ölüm'den iki alıntı yaparak bitirmek istiyorum:
❝ Kadınların çığlık sesi neden hep böyle aynıdır acaba? ❞
❝ Güzel bir kadınla baş başa yürüyen bir erkek hayranlık uyandırır ama iki kadının arasında yürüyen bir erkek gülünmeyi hak eder. ❞
☾ ⋆*・゚:⋆*・゚:✧*⋆.*:・゚✧. : ⋆*
💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Umutlar Daktilosu ❦
Teen Fiction❝ "İstesen de unutamazsın ki sen onu... Hiçbir his senin ona duyduğun sevgiyi değiştiremez. Hiçbir hissin gelmesi ya da gitmesi onunla senin arandaki bağı kopartamaz. Hem eğer Aslan Kral'daki gibi sevdiklerimiz gökteki yıldızlar olup bizi izliyorlar...