(❦) Elsa'nın Gözleri'nde Anılar

85 12 128
                                    

(❦)
Elsa'nın Gözleri'nde Anılar
☾ ⋆*・゚:⋆*・゚:✧*⋆.*:・゚✧. : ⋆*

Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde

Uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdaylar üzerinde


Karanlık bulutları boşuna dağıtır rüzgar
Göklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince
Camın kırılan yerindeki maviliğini de
Yağmur sonu semalarını da kıskandırırlar


Ben bu radyumu bir pekbilent taşından çıkarttım
Benim de yandı parmaklarım memnu ateşinde
Bulup yeniden kaybettiğim cennet ülke
Gözlerin Perumdur benim Golkondum, Hindistan'ım


Kainat paramparça oldu bir akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa'nın
Gözleri Elsa'nın gözleri Elsa'nın gözleri.

Louis Aragon, Elsa'nın Gözleri


İlerleyen birkaç saatte olanlar günlük bir rutinden farksızdı. Hayat, her sabah biz farkında olmadan gözümüzü açışımızdan gözlerimizi tekrar yumuşumuza kadar olan zamanı düzenleyen bir yapılacaklar listesi hazırlar. Plana uyan uslu biri olursanız her şey listeden tek tek silinir fosforlu kalemler eşliğinde. İlerleyen saatlerde de olan tam olarak bundan ibaretti. Tek tek yapılacaklar silinmişti; mesela sahile gidilmişti, market alışverişi yapılmıştı, hatta akşam yemeği bile hazırlanmaya başlanmıştı. Saat de beş buçuğu biraz geçiyordu. Her şey kusursuz planın kusursuz uyumu ile ilerlemişti.

Genç kız, küllü kumral rengi saçlarından omuzlarına doğru bilindik bir yol çizen su damlalarını izledi aynadaki yabancı yansımasından. Açık kahve gözlerinde bir duygu aradı ama oradaki fırtına her şeyi götürmüştü sanki. Yüzünde hiçbir mimik yoktu, balmumundan yapılmış cansız bir heykel gibiydi, hissiz. Küçük ellerini lavabonun kenarlarına yerleştirdikten sonra biraz önde doğru eğildi. Aynadaki genç kıza baktı. Biraz değişmişti sanki ya! Daha az heyecanlıydı mesela. Daha az merak ediyordu yarın olacakları, hatta yarın pek önemsiz bir detay oluvermişti. Geceler, soğuk ve ürkütücüydü. Yalnızlığı seviyor ama ondan nefret ediyordu. Yüzüne kazınmış o mutlu ifade omuzlarının taşıyamadığı bir ağırlığa dönüşmüşken o, hala, yalpalayarak devam etmeye çalışıyordu çünkü hayat ondan tam da bunu bekliyordu, tıpkı herkesten beklediği gibi.

Gözlerini yavaşça kapattı ve karanlıkla karşılaştı. Sonra renkler dans etti, figürler oluştu. Bir bıçağın keskin metali parladı ve korkunç bir gülümseme ona yaklaştı. Silüetin yüzünü seçemese de o silik yüzün kim olduğunu biliyordu. Yutkundu zorlanarak da olsa. Gözlerini kapattığında gördüğü kendi bedeni geri geri, boşluğa adımlar attı ve biraz da korku dolu çığlıklar yankılandı. Sırtı soğuk duvarla değil de başka bir beden ile çarpışana kadar adım adım uzaklaştı ama uzaklaştıkça karşısındaki beden yaklaştı.

Gözlerini tekrar açıp ayna baktığında damla damla akmış gözyaşlarını sağ elinin tersi ile sildi. Kendi kendine mırıldandı ama bu onu hiç de telkin etmedi.

"Hepsi geçmişte kaldı."

Ne kadar da boş bir cümleydi. Hiçbir şey sonsuza dek geçmişte kalmazdı çünkü geçmiş her zaman şimdiki zamanda sizinle birlikte yaşardı. Belki bazı şeyler karanlığın içine gömülüp orada suyu bulamaz, kurur giderdi ama bazıları o karanlıkta küçücük bir su damlasından can bulup gömüldüğü karanlıktan kaçıp aydınlığınıza ulaşmak için çabalardı. Bu çok da zor olmazdı genelde. Sessizliğiniz, o karanlığa gömülmüş ve susuz kalması gereken geçmişe güzel bir su damlası olur. Sizin sessizliğinizden beslenir, yaşam bulur, güç kazanır.

Küçük Umutlar Daktilosu ❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin