(❦) Beyaz Kelebeğin Mavi Semaya Vedası

93 11 87
                                    

()

Beyaz Kelebeğin
Mavi Semaya
Vedası

*・゚:*・゚:*.*:・゚✧. : *

Ben acılar denizinde boğulmuşum

İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını

Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni

Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime

Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını

Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle

Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma

Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek

Baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsaBir deli rüzgar çıksa; alıp götürseYılların içimde bıraktıklarını...

Ümit Yaşar Oğuzcan, Acılar Denizi


Bilge, bilgisayarın ekranına o kadar odaklanmıştı ki Mira ve Damla'nın sohbetinden tamamen soyutlanmıştı. Bir ayağı ile yavaşça salıncağı sallıyordu, diğer bacağının ise üzerine oturmuştu. Pek de rahat bir oturma pozisyonu değildi. Genelde müzik dinleyerek yazardı ama bu sefer dinlemiyordu. Sadece bir saat kadar önce konuşulmuş olan konunun hızla kapanmasını çok istemişti ama Mira ve Damla ortak bir noktada aşırı derecede ilgiliydiler. Ne konuştuklarını hem bilmek istemiyor hem de deli gibi merak ediyordu. Sırf bu yüzden de yazdığı şeylere bir türlü odaklanamıyordu. Kulağında sürekli Mira ve Damla'nın konuşmaları çınlayıp duruyordu. Sadece bir gündür konuştuğu bir okuyucusunu neden bu kadar abartılmıştı anlamıyordu ya da anlıyordu ama görmezden geliyordu.

Anlam yüklemek istemiyordu, zaten buna gerek de yoktu. Onun kafasını karıştıran ve şoke eden durum birinin ona kalbini teklettirecek sözler söylemesinden ziyade içindeki hissin ona tuhaf şeyler fısıldamasıydı. Önsezileri çoğu zaman haklı çıkardı. Bu sefer o kadar karışıktı ki anlamlandırmak her zamankinden zor oluyordu. Bu biraz da ilk defa içindeki sesin saçmaladığını düşündüğü için de oluyordu. Oysaki zihinle verilen savaşın en zor ve kazanılması imkansıza yakın olan savaş olduğunu biliyordu. Zihin istediğini söylerdi. Doğruları, yanlışları, sizin duymak istediklerinizi, duymak istemediklerinizi, kaygılarınızı, korkularınızı, gizli gizli sevdiğiniz her şeyi söylerdi. Ve elbette, bir en yakın arkadaş gibi ger Doğru ve yanlışı ayırmak zihinle verilen savaşta çok zor olurdu bu yüzden de o sırada zihne değil de işinize odaklanmanızı söylerdi herkes. Zihin konuşurdu, tıpkı sizi sinir etmek için yapmadığını bırakmayan bir insan gibi sürekli konuşurdu.

"Ve biliyor musun, bence sen o ismi çok iyi taşırsın."

Aslan Kral ve içinde gizli olanlarla ilgili bir yazı yazarken neden zihninin içinde sürekli o mesajlar dönüyordu, bilmiyordu. Neden gözleri Görkem'in okyanusa benzettiği gözlerine değince öyle tuhaf hissetmişti, bilmiyordu. Neden mesajları yazanın Görkem olduğunu hayal etmek istediğini bilmiyordu. Neden ona söylenen her güzel söze bu kadar çok anlam yüklediğini de bilmiyordu. O, bazen yeni doğmuş ve dünya hakkında hiçbir şey bilmeyen bir bebek gibi bilgisiz hissediyordu.

Küçük Umutlar Daktilosu ❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin