(❦)
Saklambaç:
3, 2, 1
Buldum Seni☾ ⋆*・゚:⋆*・゚:✧*⋆.*:・゚✧. : ⋆*
Bütün yıldızların parladığını duyarım içimde.
Bir sel gibi dolar dünya hayatıma.
Gövdemde çiçekler açar.
Gönlümde toprağın ve suyun bütün gençliği tüter bir tütsü gibi.
Ve seslendirir bir kaval gibi bütün nesnelerin soluğu düşüncelerimi.
Rabindranath Tagore
Sabah, saat dokuzu çeyrek geçiyordu. Kapının kilidine giren anahtar eşsiz bir uyumla tıkırdayarak iki kere döndükten sonra tüm klişelerin aksine demir kapı gıcırdamadan açıldı. Kıvırcık saçları rüzgarda iyice dağılmış, orta boylu genç kız ayağındaki beyaz spor ayakkabıları kapının önünde unutup içeri girdi alelacele. İstanbul haziran ayının gelmiş geçmiş en sıcak günlerinden birini yaşıyordu. Terden sırılsıklam olmuş beyaz tişört banyodaki kirli sepetini çoktan boylamıştı. Yüzündeki hastane kokulu, insanın midesini bulandıran cerrahi maske de aynı şekilde çöp kutusundaki yerini almıştı. Musluktan akan soğuk suyla yüzünü yıkarken sabah dışarı çıkarken makyaj yapmadığı için kendine teşekkür etti.
Genç kızın odası beyaz mobilyalarla, oldukça sade bir şekilde dekore edilmişti. Duvarların boşta kalan kısımlarında birkaç tane raf vardı ancak belli ki tüm kitaplarına yetmemişti. Masasının üzerinde ve yerlerde öbek öbek kitaplar vardı. Dağınık biri değildi, hepsi özenle düzenlenmişti. Sadece 1+1 evinde bir kitaplık için yer yoktu. O da kitaplarını geride bırakmak yerine böyle bir çözüm bulmuştu. Zaten en yakın zamanda bu evden taşınmak istiyordu. Nedensizce bir türlü ısınamamıştı bu küçük daireye. Sığmak ise çok zordu. Arkadaş çağırmak mı? Ev bir arkadaş grubunu ağılamak için kesinlikle uygun değildi. Sanki evi tasarlayan kişi hiç arkadaşı ya da misafiri olmayacak asosyal biri için tasarlamıştı orayı. Ve Damla kesinlikle o tarz biri değildi.
O genellikle neşeli, heyecanlı biriydi. Genellemenin dışında artık ülkenin, hatta çağın tüm gençlerinde olduğu gibi onda da bir gelecek kaygısı vardı. Özellikle de sayısaldaki birkaç bölüm dışında tüm sözelcilerin 'salak', tüm eşit ağırlıkçıların 'kolaya kaçan', tüm dilcilerin 'özenti', bazı sayısalcıların ise 'potansiyel doktorluğu geri tepen aykırılar' olarak görüldüğü bir ülkede gençlerin yaşadığı stresi kelimeler ile anlatmak belki de en zor anlatma yolu. Tüm bu lafların ağırlığını tüm ömür boyu taşımak zorunda olan gençlerden sadece biriydi o da. Yine de Damla birçok genç gibi ailesinin baskısı ile sayısal seçmek zorunda kalmamış, önüne barikat olarak koyulan tüm o lafları tek tek kırmış ve sonunda Fransız Dil ve Edebiyatı bölümüne giden tek kişilik biletini kazanmıştı. Başkalarının görüşlerinin hayatını etkilemesine izin vermezdi. Kendi hayatı için savaşmayı belki de çoğu kişiden iyi bilirdi. Zaten bilmese nefret ettiği kimya, biyoloji ve matematik derslerine sürüne sürüne girer ve sonunda mezuna kalırdı. O kendine istediği yolu açmayı başarmıştı. Çoğu gencin aksine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Umutlar Daktilosu ❦
Teen Fiction❝ "İstesen de unutamazsın ki sen onu... Hiçbir his senin ona duyduğun sevgiyi değiştiremez. Hiçbir hissin gelmesi ya da gitmesi onunla senin arandaki bağı kopartamaz. Hem eğer Aslan Kral'daki gibi sevdiklerimiz gökteki yıldızlar olup bizi izliyorlar...