30. Düğün

55.2K 2.5K 869
                                    


30|Düğün


''Aysima!'' Ansızın duyduğum bağırtıyla korkuyla dengemi kaybedip düşecekken can havliyle yanımdaki masaya tutundum. Bir perde gibi yüzümü örten saçlarımı geriye çekerek arkamdaki kıza döndüm.

''Allah aşkına senin benim aklımla bir zorun mu var Hilal?'' Gözlerini bende gezdirdikten sonra kapının pervazına yaslandı.

''Yanılıyorsun Aysima benim zorum aklınla değil bizzat seninle.'' Seninle derken işaret parmağıyla beni göstermeyi ihmal etmedi. ''Sana bundan yaklaşık bir saat önce mesaj attım her şeyinin hazırla iki ayağımız bir pabuca girmesin diye. Ama gel gör ki sen hiçbir şeyi hazırlamamışsın.''

Hilal'in dediklerine bezgin bir soluk vererek dolabın kenarındaki ayakkabı kutusunu alarak doğruldum.

''Hazırım Hilal. Elbisem yatağın üstünde ayakkabılarım da burada işte.'' Ayakkabı kutusunu havaya kaldırıp sallayınca Hilal huysuzca dudaklarının arasında bir şeyler homurdanarak yatağa ilerledi.

''Takı takmayacak mısın?'' Arkasını dönmüş kılıfın içindeki elbiseyi inceleyen Hilal'e bir bakış attıktan sonra boynumdaki kolyeme baktım.

''Sadece bu kolyeyi takacağım.'' Yatağın bir köşesine kıvrılmış uyuyan Duman'ın yanına oturup boynumdaki daha iyi görebilmesi için önüne uzattım. Hilal kolyeye baktıktan sonra Ali'nin gözlerini andıran koyu harelerini gözlerime çevirdi.

''Bunu abim almamış mıydı?'' Parmaklarımın arasındaki kolyeyi kendime çevirip hissettiğim sevgiyle ay figürünün üstünü okşadım.

Kolyenin ucunda hilal şeklinde bir ay, ayın ortasında ise şimal yıldızı vardı. Ali bundan bir hafta önce bana tüm her şeyi anlattıktan sonra bu kolyeyi vermişti. Boynumdan zorunlu olmadıkça bir kere bile çıkarmamıştım. Şimal yıldızının arkasındaki küçük A harfini görebilmek için ters çevirdim.

Ali için Ay'ın A'sı olsa da benim için Ali'nin baş harfiydi.

''Daha fazla bir kolyeye aşkla bakmana dayanamayacağım Aysima hadi kalk.'' Hilal'e asık suratla döndüm.

''Gerçekten düğün salonunda giyinmek zorunda mıyız?''

''Evet Aysima dünkü kına faciasını tekrar yaşamak istemiyorum.'' Hilal'in bir kabustan bahseder gibi konuşmasına gülerek dünkü olayları düşündüm.

Nasıl bir uğursuzluk üstümüze çökmüştü bilmiyorum ama Hilal'in dediği gibi facia yaşamıştık. Dün Suna ablanın kınası için hazırlanmış ve yola çıkmıştı ki yolda benim elbisemin eteği yırtılmış, Elif nasıl başarmıştı bilmiyorum ama arabadan inerken ayakkabısının topuğunu kırmıştı. Bizim bu halimizi gören Hilal ufak çaplı bir sinir krizi geçirdikten sonra işe el atmış önce benim elbisemin yırtığını dikmiş sonra Elif'e kendi için ayarladığı ayakkabıyı vermişti. Biz tam her şey düzeldi deyip rahatlamıştı ki bir olay patlak vermişti. Hilal oradan oraya bizim için koştururken telefonunu kırmıştı. Gözümün önüne gelen birkaç parçaya bölünmüş telefonla içim burkuldu. O telefon daha yepyeniydi.

''Bu sefer daha dikkatli oluruz Hilal. Hem orada nasıl giyineceğiz? Sonra bu kıyafetlerimiz de bela olacak başımıza.'' Hilal derin bir nefes alarak kirpiklerinin arasından bana baktı.

''Kıyafetleri elimizde taşıyacak halimiz yok ya maviş. Üstlerimizi değiştirdikten sonra arabanın bagajına koyacağız.'' Daha fazla ısrar edemeyeceğim için başımı salladım.

''Sen öyle diyorsan. Hem Elif nerede kaldı? Dün ayrıldığımızda bizde buluşmak için sözleşmiştik unuttu mu acaba? En iyisi ben onu bir arayayım.'' Doğrulup komidinin üzerindeki telefonumu alacakken Hilal bacağıyla koluma vurarak durdurdu.

BİR GÖNÜL DAVASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin