Duygularını anlamınız için küçük bir geçiş bölümü gibi oldu bu. Umarım beğenirsiniz.
Lütfen destek vermeden geçmeyin. Öpüldünüz.💜
🌿
Soğuk rüzgâr bedenlerine sertçe çarparken derin bir soluk aldı. Yüzünü tamamen kapatan beresi ve gözlüğüyle soğuktan korunsa da aklında dönüp duran kehribar gözlerin yarattığı soğukluktan kurtulamıyordu.
Aldığı her derin nefeste göğsüne saplanan acı oğlanın son bakışındaki hayal kırıklığıydı. Hazer, onu getirmediğine pişman değildi ama arkasında bırakmakta da istememişti.
Onu getirdiğinde sürekli gözünün önünde tutmaya çalışacak, emirler yağdıracak ve yarası için endişelenecekti. Daha kendi yarası bile tam iyileşmemişken bir de onunla ilgilenmek ekstra bir çabaydı.
Karın içinde yürümeye devam etti. Grubun arkasından yürüyordu. Su yeşilleri sürekli yüksek dağları izliyordu. En ufak seste bile hemen savunmaya geçecekti.
Önünde yürüyen grubun durmasıyla kaşları çatıldı. Üzerlerindeki beyaz kamuflaj sırtlarındaki ağır çantalar, önünde tutuğu silahla dimdikti.
"Biraz burada duracağız. Vanlı dinlenmemizi istiyor." Seyit gözlüklerini çıkardığında kahverengi gözleri serildi ortaya. Koyu kızıl gözlerdeki soğukluk adama bakarken çözülen buz kalıbı gibiydi.
"Ortada durmak olmaz." Önlere doğru ilerledi. Onlara yardım eden adamın yanında durdu. "Böyle açıkta duramayız."
"Sorun değil komutan, sizin için benim oğlanı önden gönderdim. Beklerseniz eğer bir yer var yakında." konuştuğunda şivesi açık ediyordu kendisini. Askerlerin aksine elinde sadece bir sopa, sırtında da bezden bir çanta vardı.
"Küçük çocuğu bu karmaşanın ortasında tek mi gönderdin?" Kaşları çatıldı. Karda belli olan ayak izlerine takıldı gözleri.
"Demeyin öyle, o buraları benden senden iyi bilir. Biz yazın bu dağlarda kuzu otlatırız. Analarımız, bacılarımız bu dağlarda otlar toplar, gezer, dolaşır." Yalnızca başını salladı. On dakikanın ardından babası gibi esmer oğlan geldiğinde yüzünde küçük bir gülümseme vardı.
"Etrafa da baktım, kimsecikler yok." Heyecanla baktı babasının karşısında duran adama.
"Önden gideceğim." Ellerini oğlunun omuzlarına koydu. "Ne olur ne olmaz. Benim oğlan sizinle kalsın. Bu dağlarda it çoktur, saklanan biri varsa da öğreniriz."
"Gerek yok Vanlı, biz sana güveniyoruz. Oğlun temiz demişse temizdir." Adamın kahverengi gözlerine baktı. Dün gece kendisi onları bulmuş istediği yere götüreceğini söylemişti. Köyün eski bekçilerindendi.
"Siz oğluma güvenmeye devam edin. Ama ben yine de önden gideyim, bize bir şey olursa köy yakında zaten. Size bir şey olursa anası ve yavrucağa yazık olur. Kimse koruyamaz köyü." Hazer, minnetle salladı başını. Adam oğluna Kürtçe bir şeyler söylerken diğerleri de etrafı izliyordu.
On dakikadan kısa süre sonra telsizden gelen sesle yürümeye devam ettiler. Adamın bulduğu yer bir dağın girintisiydi. Mağra değildi ama en azından onları esen rüzgârdan, herhangi birinin görüşünden korurdu.
Yemek yemek için hazırlana silah arkadaşlarına izledi oturduğu taşın üzerinden. Seyit adamın yanına çöktü. Yapılan hazır çorbayı uzattı.
"Sağ olasın." Elinden aldı. Tabağın sıcaklığı kalın eldivenlerinden bile hissediliyordu. İlk yudumu almadan yanındaki adama kısa bakış attı. Seyit onu izliyordu. "Ne var? Ne diyeceksin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐇𝐚𝐳𝐞𝐫 & 𝐄𝐫𝐤𝐚𝐧 | 𝐁𝐱𝐁 [+18]
Teen FictionBirbirlerine asla doymayan Komutan ve askeri. Ruhları alev almışken, bedenleri neden yanmasın? Eşcinsel 🏳️🌈 17.01.21