Keyifle okuyun. Destek vermeyi unutmayın 💜
🌙
Eve son defa baktığında bir daha ne zaman geleceğini düşündü. O kadar uzak kalmıştı ki ailesinden burada yaşadığı her bir anının üzerini tozlu bir bez örtünmüştü.
Babası öldükten sonra tıp fakültesinden ayrılmış ve asker olmaya karar vermişti. Babası gibi iyi bir asker olmak istiyordu. Doğduğu, atalarının kanıyla yıkandığı bu toprakları korumak için ölmeye hazırdı.
Asker olmaktan korkmuyordu. Korktuğu şey iyi bir asker olamamaktı. Askeri okulda aldığı her dersi, eğitimi en iyisiyle öğrenmeye çalışmıştı ki okulda iyi bir dereceyle de bitirmişti.
Salonun duvarına asılı olan diploma bunu kanıtlıyordu. Tıpı son sınıfta bırakmak birçok kişinin onaylamadığı bir durumdu ama o olmak istediği yerdeydi. Olmak, istediği kişiyleydi.
Evin kapısını kapatıp anahtarı bir defa çevirdikten sonra merdivenlere ilerledi. Erken uyanmıştı. Bir saat uyumak yetmişti ama hala yorgunluğu atamamıştı. Ayrıca düşüncelerin verdiği ağırlık omuzlarını düşürüyordu. Neden bu kadar takıyordu ki bir şeyleri? Sevilmediğinde kalbine kilit vurması gerekmez miydi? Ama bu zinciri tutup kalbinin kapısına geçirmek, yıllardır içerde tuttuğu adamı dışarda bırakmak imkânsız geliyordu. Onu kalbinden atsa, evsiz kalmaz mıydı?
Hazer'in evi onun kalbiydi.
Dün bıraktığı yere olan arabasına ilerlediğinde arabaya yaslanmış bekleyen adamı gördü. "Hazer?"
Merdivenleri inip adamın karşısında durdu. "Ne zaman geldin? Eve neden girmedin ki?" Hazer'in gözleri yüzünde dolaştığında kaşları çatıldı. "Sorun mu var?" Hazer, bir an duraksama yaşadıktan sonra eğilip başını omuzuna koyduğunda olduğu yerde dondu.
Güneşin izini taşıyan gözleri büyüdüğünde, elleri iki yanında sallanıyordu. Alnı omuzuna yaslamış olan adamın tek eli belini sardığında şaşkınlıkla kekeledi. "Ha-Hazer?"
"Özür dilerim." Belinden ittirip kendi bedenine yaklaştığında oğlana sarıldı. "Çok özür dilerim, Erkan."
Erkan, hala şaşkınlığı yaşıyordu. Koltukta yine hayallerin içinde uyuya kaldığından rüya görüyordu. Bu gerçek olmazdı değil mi? "Sana dün cevap vermeyi çok istedim ama seni koruyamayacağımdan korkuyorum."
"Anlamıyorum seni, neler oluyor?" Geri çekilmek istedi ama adamın iki kolu da beline daha sıkı sarıldı. "Yirmi sekiz yıllık hayatım boyunca seni düşündüğüm kadar hiçbir şeyi düşünmedim." Derin bir iç çekti. Sabah ayazının verdiği üşüme hisseyle titrediğinde daha da sokuldu kehribar gözlü oğlanın bedenine. Erkan, Hazer'in aralık bacaklarının arasında ayakta dikilirken, kollarının bedenini sarmasının gerçekliğini ölçüyordu. "Bana sarılmayacak mısın?"
"Rüya görüyorum." Alayla güldü. Onu bu kadar sevdiğine inanamıyordu.
"Sadece birkaç dakika sarıl, sonra eskisi gibi oluruz." Hafifçe geri çekildi ama kollarını çekmedi.
"Eğer eskisi gibi olacaksak bunu yapmayacağım." Hazer'in yeşil gözleri hüzünle dalgalandığında gözlerini kaçırdı. Onun acı çekmesine dayanmıyordu ama onun için yıllarca acı çekiyordu. Ne çok aptaldı.
"Ben seni her zaman koruyamam Erkan, bunu ikimizde biliyoruz." Adamın kehribar gözlerine bakarken bedenin titrediğinin farkında değildi. Herkes acı çekenin Erkan sanıyordu ama içinde kendiyle savaşan Hazer 'den kimsenin haberi yoktu.
"Beni koruman gereken bir durum yok, ben kendimi koruyabilirim."
"Seni ilk time aldığımda bir anlığına buna pişman olmuştum. Senle böyle bir durumda değil de normal bir hayatta karşılaşmak istemiştim." Su yeşilleri, kehribarlarına tutuğunda yutkundu Erkan. "Baban için, kendin için askerlik yaptığını biliyorum ama sence..." Başını hafifçe eğdiğinde yüzlerinin arasına santimler kalmıştı. Gözleri Erkan'ın dudaklarına takılı kaldığında Erkan, mırıldandı.
"Bence?"
Hazer'in gözleri sadece dudaklarından saniyelik olarak gözlerine tırmanmıştı. "Sence, senin eşcinsel benim de biseksüel öldüğümü öğrenen bir ordu ne yapar?"
Erkan'ın gözleri büyüdüğün de gülümsedi. Dudaklarının hemen altına küçük bir buse kondurdu. "Ben seni en çok kendimden koruyorum. Sen ateşsin, Erkan." Oğlanın gözlerinin içine baktı. "Sen öyle bir ateşsin ki başkasının görmesinden korkuyorum. Senin ateşinde sadece ben yanabilirim."
"Hazer." Neler oluyordu? Neden bir anda böyle konuşuyordu ki? "Benimle mi oynuyorsun? Bu şaka değil mi?"
"Uzun zamandır düşünüyorum." Ellerini Erkan'dan çekti. Kolları Erkan'ın yokluğuyla sızlandı. "Senden uzak durmayı, ilgiyi üzerine çekmemeyi ama bir şekilde yan yanayken alev almaya hazır gibi oluyoruz. Bu yüzden yıllarca soğuk yaptım."
"O zaman neden şimdi?" Alnı kırıştı bilinmezlikle.
"Dün gece gözlerindeki yorgunluğu gördüm. Erkan, sen kendini sakladığını sandığın her an ben seni görüyordum. İçinde taşıdığın yangının aynısı benim de göğsümde harlanıyor." Oğlanın titreyen ellerini tutup kalbinin üzerine yerleştirdi. Kaburgalarının sakladığı kalbi adamın dokunuşuyla ritimsizleşmişti. "Sadece, sana şunu söylemek istiyorum. Eğer hala iyi bir asker olmak istiyorsan uzak dur benden." Erkan'ın avucuna darbelerini indiren kalbin hızını kendi kalbiyle eş tutardı.
"Onca şey söyledikten sonra bunu mu söylüyorsun?" Elini çekti öfkeyle. "Buraya gelmiş, güzel cümleler kuruyorsun ama sonra benden uzak dur!" Kahkaha attı. "Taşak mı geçiyorsun benimle? Bir oyun mu bu lan senin için!?"
"Asla!"
"O zaman sikik sikik cümleler kuracaksan bunu bana sarılmadan öyle yapacaktın! Kolay mı sanıyorsun sen benim yaşadıklarımı, bunca yıl korkarak yaşadım lan ben!" Öfkeyle elini geçirdi üç numaraya vurduğu saçlarına. "Biri fark edecek diye sana bakmaktan korkardım. Acıdan, özlemden uyuyamadığım geceler oluyordu. Dağda günlerce uykusuz kalıp yorulmayan ben senin için kurduğum iki hayal de dizlerimin üzerine düşüyorum."
"Erkan." Kendi acısından bile büyüktü bu adamın acısı. Bunu her zaman biliyor, görüyordu. Hazer kaç defasında onun acısını gördüğünü ve kafasına sıkmak istediğini hatırlamıyordu bile. Erkan'ı korumak, saklamak için kendi kafasını parçalardı.
"Hazer, bu çocuk işi değil. Sevmek böyle olmaz, karşıma gelip bana kelimler kurduktan sonra uzak dur demek sığmıyor adamlığa." Kabanın iç cebinden çıkardığı anahtarı bıraktı adamın eline.
Hazer'in yüzü düşmüş, gözleri kararmıştı. Ne yapacağını ne söyleyeceğini bilmiyor gibiydi. Adamın kollarına atlamasını beklemiyordu elbet ama böyle bir tepki de yoktu aklında.
Öfkeyle çatılmış kaşlar, koyuya dönen kehribar sarısı gözlerin taşıdığı öfkeyi ve hüzün. Daha dakikalar önce bu gözlerin parladığını görmüşken şimdi yıldızların kaymasını izliyordu. Tek sebebi oydu.
"Arabayla gelirsin havaalanına. Ben taksiyle geleceğim." Arkasını dönecekken, Hazer, kolundan tutup engel oldu.
"Bekle, amacım bu değildi. Sana söylemek istediğimi anlayacağını düşünmüştüm." Su yeşilleri hüzünle kaplanmıştı. Onu korumak istediğini, gizli saklı devam edeceklerini söylemenin bu kadar zor olacağını düşünmemişti. Ama yapamazlardı.
Yaşadıkları ülke buna olanak sağlamıyordu. İkisinin birlikteliğini geçmiş, yönelimleri bile öğrenildiği ilk an menedileceklerdi. Ne Erkan hayatı boyunca askerliğin hayalini kuracaktı ne de o.
"Anladım anlayacağımı teğmen." Kolunu çekip sokağın sonuna doğru yürümeye başladı.
Hazer'in omuzları yenilgiyle düştüğünde ellerini saçlarına geçirdi. Ne yapmıştı böyle? Şimdi nasıl düzeltecekti?
"Aklını siksinler Hazer, kullandığın her kelime götüne girsin Hazer."
Biraz daha uzatacaktım ama diğer bölümde eğleneceğimiz bir şeyler yazmak istedim. O bölüm uzun olur-umarım-🤞🏽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐇𝐚𝐳𝐞𝐫 & 𝐄𝐫𝐤𝐚𝐧 | 𝐁𝐱𝐁 [+18]
Novela JuvenilBirbirlerine asla doymayan Komutan ve askeri. Ruhları alev almışken, bedenleri neden yanmasın? Eşcinsel 🏳️🌈 17.01.21