İstanbul'un kara teslim olduğu bir gecede kulübün bu kadar kalabalık olması doğrusu Bade'nin beklemediği bir durumdu. Kızlar çoktan gelmiş, locadayız diye mesaj atmışlardı. Kapıda Engin'in rezervasyon ismini kullanarak giriş yapmak Bade'yi içten içe rahatsız etse de o gelmeden buradan ayrılmayı planladığı için çok da umursamadı. Hem Bade istememişti ki kızlarla plan yapmıştı Engin.
Güvenliği geçip mekâna giriş yaptıklarında karşılaştıkları kalabalık Julyo'yu da şaşırttı. Bade'nin elini tutup kulağına "Ne tarafa?" diye fısıldadı.
Bade localara göz atıp tüm zarafetiyle kameralara poz veren Pırıl'ı gördü. Julyo'ya o tarafı işaret etti.
Birkaç dakikada Julyo önde, Bade hemen arkasında, yoğun kalabalığın arasından sıyrılıp üst kata çıkan geniş basamakların önüne gelmişlerdi bile. Julyo, bir eli Bade'nin elindeyken diğer elini de sırtına yerleştirip basamakları çıkmasına yardımcı oldu. Bade, daha ikinci ya da üçüncü basamaktayken koşar adım merdivenden inen kameraman ve yanında bir türlü ısınamadığı magazinci Ceyda'yı görünce kafasını hızla çevirip Julyo'nun göğsüne yasladı. Julyo'nun gerginleşen vücudundan dolayı Ceyda'ya yakalanmayayım derken adamın kucağına atlamanın çok da iyi bir fikir olmadığını fark etmişti ama adamın kokusu da bilinçaltına sakın bırakma sinyali verip duruyordu. Yanlış olduğunu bile bile anın tadını çıkardı, Julyo'nun bedeni yavaşça gevşeyip kolları sevecenlikle sarınca derin bir nefes aldı Bade. Ama aldığı nefesi veremeden Julyo'nun öpücüğünü hissetti, saçlarının arasına belli belirsiz bırakmıştı. Bade devamını beklermiş gibi umutla gözlerini kaldırıp Julyo'ya baktı.
"Kabul ediyorum, fırsattan yararlandım," dedi Julyo, gülümseyerek.
"Şey, gazeteciler, tam arkamda," dedi Bade, kendini aniden Julyo'nun kollarına atmasının bir açıklaması olsun diye çabalayarak.
Julyo, Bade'nin gösterdiği yöne bakınca ani bir hareketle arkasını dönüp Bade'yi de iyice göğsüne çekti. Beti benzi atmıştı sanki. Bade 'bana mı öyle geldi acaba' diye düşünüp başını kaldırdığında Julyo'nun gözlerinde endişe gördü. Al işte, adamı korkutmuştu.
"Yani o kadar da korkunç bir durum değil, burada çok meşhur insanlar var, onların peşine düşerler. Ben sadece şu anda, yani baş başa onlara yakalanmak istemedim, yani işte içinde bulunduğum durum itibarıyla çok hoş olmaz gibi geldi."
Bade arka arkaya saçma sapan cümleler kurduğunun farkındaydı, Julyo'nun da avına odaklanmış bir panter kadar dikkat kesildiğinin... Konuşarak onu rahatlatmaya çalışıyordu ama çok da başarılı olamadığı gün gibi aşikardı.
"Uzaklaştılar," dedi bir süre sonra Julyo.
"Tamam o zaman, locaya çıkalım," dedi Bade. Julyo kollarını gevşetince kendini boşlukta hissetmişti. "Ben özür dilerim, seni de sıkıntıya soktum."
Julyo eline uzanıp bir öpücük kondurdu.
"Senin ne suçun var ki Bella, hadi yerimize geçelim," dedi yine etrafa göz atarak.
El ele merdivenleri çıkıp locaların olduğu asma kata ulaştılar, Julyo önde, Bade arkada, kızların locasına doğru ilerlediler. Julyo aniden durup Bade'ye döndü, "Kamera var," diye fısıldadı. Bade, Pırıl'la röportaj yapan çocukları görünce gülümsedi.
"Onlar yabancı değil, bizim istemediğimiz hiçbir şeyi yazmazlar," dedi, ama Julyo hala duruyordu.
"İşleri bitinceye kadar beklesek?"
"Olur," dedi Bade. Julyo neden kameralardan çekiniyordu ki? Yabancı bir ülkede, sadece birkaç günlüğüne buradayken ve o ismini söylemese asla öğrenemeyeceklerken... "Neden?" diye sordu dayanamayıp. İçinde kuşku büyüteceğine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ
ChickLitBade hayal ettiği hayatı yaşıyordu. Onu çok seven bir sevgilisi, birlikte yaşadıkları kutu gibi bir evi, yayınlanmış ve biri de dizi olmuş beş kitabı ve artık hedef kitlesinin bildiği bir ismi vardı: Bade Değer En iyi zamanların çocukluktan beri ayr...