Hoş geldin! - Bölüm 16

325 29 43
                                    

Bella: Kızlar!

Aurora: Emret Prensesim...

Pocahontas: Yanardağların ateşli zirvelerinden Prenses Po da emrinizde...

Merida: Bella Prensesim,
Merida: ...hayatımın erkeği ile yazışıyorum...
Merida: ...bana ilham verecek haberlerin var mı?
Merida: Yoksa prensime döneceğim.

Bella: Kızlar, bu akşam Los Angelas'a bir uçak kalkmış, sonrakiler iptal... Ben de bu sebepten şimdilik Milano'ya gidemiyorum.
Bella: Engin deli gibi beni arıyormuş, Arhan'a bile sormuş, köy evinde olmadığımdan emin olmuş.
Bella: Ben de uçuşlar iptal olunca köye geldim, güvenlik de tembihli, Engin gelse bile siteye giremeyecek, güvenlik beni görmediğini söyleyecek.
Bella: Sizden ricam çok sıkıştırırsa Los Angelas'ı çıtlatın.

Pocahontas: Süper, o seni dünyanın bir ucunda sanarken sen burada, bizimle olacaksın.

Aurora: Güzel plan!

Merida: E yakışıklı İtalyan?

Aurora: Ya ben ne hayaller kurmuştum ama!

Bella: Ne hayal kurmuştun Almira?

Aurora: Engin itinin acıttığı yerleri o öper belki diyordum...

Bella: Öper belki!

Merida: Vuuuu Huuuu!

Aurora: Deme! Yaptın mı bunu gerçekten?

Pocahontas: Ne oldu yahu, ne kaçırdım ben yine?

Bella: Valla nasıl oldu anlamadım ama şu anda şömineyi yakıyor, ben de kombiyi açmak için bodruma indim, buradan yazıyorum. Fırsat bulursam yazarım yine...

Pocahontas: Kim?

Aurora: Ben seni arar anlatırım şimdi Po.

Merida: Sonuna kadar Bella!

Bella: Ay heyecanlandırmayın beni. İyi geceler Prensesler!

xxx

Bella bodrumda kombiyi ve sıcak su vanalarını açıp aşağıda oyalanabileceği kadar oyalanmıştı. Bir türlü Julyo'nun yanına gitmeye cesaret edemiyordu. Onu yalnız bırakmak büyük kabalıktı, farkındaydı ama bu beklenmedik yakınlaşmalarından ve şimdi evde baş başa kalacak olmalarından hem tedirgin oluyor hem de biraz utanıyordu. Normal zamanda biri kalkıp böyle böyle yapacaksın diye şu son beş-altı saattir yaşadıklarını anlatsa "hadi oradan!" derdi. Oysa şimdi dünya yakışıklısı bir adam salonunda şömine yakmaya uğraşıyordu. Derin bir nefes aldı, salonun kapısını açtı.

Julyo küçük salonunun ortasında durmuş, etrafı inceliyordu. Evi derli toplu bıraktığı için kendiyle gurur duydu. Bu evi çok seviyordu, eğer Engin şehirde oturmak konusunda ısrar etmeseydi buradan hiç ayrılmazdı. Yine de taşınmak yerine şehirde ikinci bir daire daha mantıklı gelmişti. Engin seyahatteyken burada kalıyor, tatillerini burada geçiriyor, hatta yoğun çalıştığı zamanlarda da hep buraya sığınıyordu.

"Bütün bu kitaplar inanılmaz ve bu ev, bir yazarın sığınağında gibi hissediyorum. Bu çok heyecan verici. Ne yapıyorsun, burada, bu kanepeye uzanıp ayaklarını şömineye doğru uzatıp kitap mı okuyorsun? Aman Tanrım, kokuyu duyabiliyorum, kitap kokusu her yerde. Eve girer girmez almıştım bu kokuyu!"

Sonra etrafında döndü, kitaplığa yaklaşıp birkaç tane kitaba dokundu, üst kata çıkan ahşap merdivenlere dayalı çalışma masasına, merdivenleri kitaplık gibi kullanıp her basamağına dizilmiş kitaplara baktı.

MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin