Pırıl çok haklıydı! Bade çizmelerini çıkartmış, salıncağa bağdaş kurup oturmuş, gözünü telefondan hiç ayırmadan yazıyor, yazıyordu. Hiç ayırmadan mı? Yalan! Çaktırmadan adamı göz hapsine almış, direkt bakmasa da her hareketini takip ediyordu. Bade geldiğinde ona bir bakış atmış, hiçbir duygu kırıntısı olmayan (belki biraz hüzün) gözlerinde bir anlık bir şaşkınlık, bir ışıltı geçmişti. Ayaklarını, uzattığı sehpadan indirmiş, biraz toparlanmıştı. Şimdi toparlanma sırası Bade'deydi. Telefonu elinden bırakıp oturuşunu değiştirdi. O adama "iyi akşamlar" demiş cevap alamamıştı, sıra adamdaydı. Konuşmak istiyorsa onun yaklaşması lazımdı. Bade salıncakta yan oturup ayaklarını uzattı, şimdi onu daha iyi görebiliyordu. Sanki etrafı inceliyormuş gibi bakışlarını hep ondan uzakta tutmaya çalışıyordu ama nefes alırken inip kalkan geniş göğsünü bile fark edebilecek kadar dikkatliydi aslında.
Böyle boş boş oturmak da bir garip olmuştu ama etrafa bakınırken garsonlardan biriyle göz göze geldi. Küçük bir işaret verince garson içecek arabasıyla yanına geldi. Karnı acıkmıştı ama şu adamla iki çift laf etmeden yemek yemeğe gitmek istemiyordu. Ah flört etmeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu. Nasıl yapıldığını bile hatırlamıyordu ki! Dört koca yılı Engin'le geçirmişti, üstelik çıkmaya başlarken bile flört söz konusu değildi. Aşık da olmamıştı zaten. Kızlara yazıp taktik almak istedi ama bir süre telefona dokunmaması en iyisiydi, Pırıl haklıydı. Beyaz şarap rica etti, garson servis ederken aptallığına yandı. İşte bak, seneler geçip gidiyordu, aşksız bir ilişki için fazla genç sayılmaz mıydı? Ne ara kaybetmişti heyecanını?
Şarabından aldığı ilk yudumda şaşkınlıkla bir mırıltı süzüldü dudaklarından. Uzun zamandır içtiği en iyi beyaz şaraptı. Bir sonraki siparişinde garsona mutlaka marka ve yılını sormaya karar verdi.
Maya haklıydı. Kızlar Ölüdeniz'de güneşlenirken Bade yamaç paraşütü yapmak için Babadağ'a gitmişti. Kızların hemen yanındaki piste paraşütle indiğinde Pırıl "Sen delisin!" diye haykırmıştı. Maya da tespitini yapmıştı.
"Ne yapsın kız, şöyle kalbini gümbürdetecek bir adam çıksa karşısına, aşık olsa bu ekstra adrenaline gerek duymayacak. Ama o Engin'le takılıyor, ne kadar sıradan ve kendi dünyasında kusursuz bir adam. Eminim onunla çıkmaya başladığından beri tansiyonun 12-8'e sabitlenmiştir, nabız 80, heyecan da 0!"
"Ya seks?" demişti Almira. Sonra gülerek devam etmişti. "Bugün Perşembe, hadi sevişelim. Ah oh! (üç saniye sonra) ben geldim tatlım, çok güzeldi değil mi?"
"Yapmayın kızlar, o kadar da değil," demişti Bade ama içten içe haklı olduklarını kabul ediyordu. Sıfır heyecanla geçen dört yıl. Engin de aynı şekilde hissetmiş demek ki diye düşündü, kendini başka bir kadının kollarına bıraktığına göre.
Of, Engin ve hayal kırıklığı içini karartırken adamın yerinde kıpırdadığını fark etti. Hemen yanı başında duran kapüşonlusunu ve deri ceketini giymiş, bir bacağını diğerinin üzerine atmış, bir elini de çenesine dayamış etrafı seyrediyordu. Yine buz mavisi bakışlarla! Bu adamın derdi neydi böyle? Böyle yakışıklı, yakışıklı demek de haksızlık ya neyse, bir surata gülümsemek kim bilir nasıl da yakışırdı.
Şarabından koca bir yudum alıp dibini gördü. Bu da ayrı bir haksızlıktı, bu kadar güzel bir şarap koca kadehe 3 yudumcuk mu konur sadece? Neyse, garsonu tekrar yakalarım diye düşünüp boş kadehi yere bıraktı, telefonunu aldı. Telefonu açıp şifre giriyormuş gibi yapıp çaktırmadan bir fotoğraf daha çekti.
Bella:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ
ChickLitBade hayal ettiği hayatı yaşıyordu. Onu çok seven bir sevgilisi, birlikte yaşadıkları kutu gibi bir evi, yayınlanmış ve biri de dizi olmuş beş kitabı ve artık hedef kitlesinin bildiği bir ismi vardı: Bade Değer En iyi zamanların çocukluktan beri ayr...