Bade gayet ciddi ciddi kendisine kahvaltılık alışverişi planlayan Julyo'ya bakıp bir kahkaha attı.
"Ne? Alamaz mıyım?" dedi Julyo dudak bükerek.
"Alırız, alırız, sadece bu kadar yemeğin üzerine yiyemediğimi paket yap der gibi bütün restoranı alacaksın izin verseler, ona gülü..," derken sözü kükreme gibi bir ses ve ardından patlayan tokat sesiyle kesildi.
Bade elindeki ince belli çay bardağını telaşla masanın üzerine bırakıp sese dönerken Julyo da sandalyesinin iki kolunu tutmuş, bir işarette kalkıp sesin geldiği masaya gidecek gibi bakıyordu. Bir anlık sessizliği o masadaki kızın hıçkırık sesi böldü. Ardından karşısındaki adam bağırarak konuşmaya başladı.
"Ağlama, sakın ağlama, bir de karşımda zırlamaya başlarsan hiç çekemem seni..."
"Sen bana vurdun," dedi kız titreyen sesiyle. "Nasıl vurursun, ben ne yaptım sana, hem suçlu hem güçlüsün," diye devam etti. Yediği tokatın şokunu atlatmış, sinirlenmeye başlamıştı.
Celal abi birkaç garsona işaret çakmış, masanın yakınlarında bir şeylerle oyalanıyorlardı, kendisi de bir olay çıksa müdahale edecek bir mesafede duruyordu.
"Sen bana sordun mu, haaa? Sordun mu? Sorsan söylerdim," diye sinirle devam etti adam.
"Ben böyle bir şeyi nasıl düşüneyim, sen dört döndün etrafımda, kur yaptın, beni seninle görüşmek için zorladın, ilk görüşte aşk değildi ki bizimkisi, ben zamanla sevdim, aşık oldum sana," dedi kız, sonlara doğru sesi yine kırılgan çıkmaya başlamıştı.
"E ben de seviyorum, sevmiyorum demedim ki sana," dedi adam.
"Evli olduğunu söylüyorsun, iki yıldır beraberiz, ben arabanda çocuk ayakkabısı bulunca söylüyorsun bunu bana. Evde bir karın varken beni nasıl sevebilirsin ki?" dedi kız yine çaresizce.
"Severim, seviyorum da, ikinizi de seviyorum," dedi adam. "Karımı, çocuğumu senin ağzından duymak istemiyorum, onlar ayrı sen ayrı, sevgimi de sorgulayamazsan, nasıl seveceğime, kaç kişiyi seveceğime karışamazsın! Karımı da seviyorum diye beni terk edemezsin sen..." dedi adam. Biraz sakinleşmiş gibiydi ama sesi hala otoriter çıkıyordu. Garsona masadaki çaydanlığı işaret etti, yenisini istedi.
Kız kafasını önüne eğmiş, elleriyle oynuyordu.
"Neler oluyor?" dedi Julyo, pür dikkat o masadaki konuşmaları dinleyen Bade'nin eline dokunarak.
Bade derin bir nefes aldı, Julyo'nun elini elinin içine almasına izin verdi. Romantik bir konuşma yapıyormuş gibi masa üzerinden Julyo'ya doğru biraz eğilip gözlerine bakarak gülümsedi. Kısık sesle çabuk çabuk anlattı duyduklarını. Anlattıkça Julyo'nun gözlerinin kısıldığını, yüzündeki şaşkınlığın yerini sabit, tepkisiz bir ifadenin aldığını gördü.
"Yanlış mı anlıyorum, bu adam karısını bu genç kadınla aldatıyor ama kız bunu öğrendiği için de ona bağırıp çağırıyor, hatta tokat atıyor, öyle mi?"
"Şu ana kadar benim duyduklarımdan evet, galiba tam da söylediğin gibi..." dedi Bade. Bir kulağı hala o masadaydı.
"Kız öğrenciymiş," diye anlatmaya devam etti, "Adam şimdi ona senin okul masraflarına katkıda bulundum, bana borçlusun, beni bırakamazsın, filan diyor..."
Julyo yerinde sabırsız sabırsız kıpırdandı.
"Kız ona borcunu nasıl ödeyecekmiş, aldatılan bir değil iki kadın var ortada, bilse belki de kabul etmeyecekti adamın yardımını," dedi Julyo. "Aldatılan hiçbir kadın ona bunu yapan adamın yanında kalmamalı, bu kabul edilemez!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ
ChickLitBade hayal ettiği hayatı yaşıyordu. Onu çok seven bir sevgilisi, birlikte yaşadıkları kutu gibi bir evi, yayınlanmış ve biri de dizi olmuş beş kitabı ve artık hedef kitlesinin bildiği bir ismi vardı: Bade Değer En iyi zamanların çocukluktan beri ayr...