Aurora: Kızlar, toplaşın bakalım. Haberlerim var?
Pocahontas: Ben buradayım Aurora.
Merida: Geldim geldim...
Aurora: Bella'yı aradım. Bizim yakışıklı çizmelerini giydiriyordu.
Pocahontas: Anlamadım?
Merida: Giydiriyor muydu?
Merida: Bu kız bir şeyleri hep yanlış yapıyor!
Merida: Adamın onu giydirmesi değil,
Merida: ...soyması gerekiyordu!
Merida: Tabii öncesinde çıkaran da oysa sorun yok.Aurora: Valla soydu mu soymadı mı bilmem ama bana olumlu bir gelişme gibi geldi, gerçi ne ara çizmesini giydirecek kadar yakınlaştılar, hiç anlamadım.
Pocahontas: Bella ne diyor?
Aurora: Valla dili tutulmuş gibiydi...
Merida: Adam taş, Bella'nın her tepkisine hak veririm yani.
Aurora: Neyse takipte kalalım, Bella prensesim, sen de müsait olunca yaz, öleceğiz meraktan burada.
Pocahontas: Yazma Bella, bize değil adama odaklan.
Aurora: Sen de haklısın Po, merak ediyoruz ama birinci önceliğimiz yakışıklı...
Merida: Götür Bella, yakışır!
Bella, hemen yanı başında yürüyen Julyo'ya bir göz attı, adam o kocaman bedenine inat yumuşak ve dengeli adımlarla ilerliyordu. Bir eli Bella'nın belinde, yüzü ise hafif eğik, önüne değil Bella'ya dönük şekildeydi. Kendilerine prenses diyorlardı ya kızlar çocukluklarından beri, Bella ilk defa kendini prenses gibi hissediyordu şu an.
Cebinde titreyip duran telefonunu çıkardı, bir göz attı, kızlar yazıp duruyordu ama şu anda ne okuyacak ne cevap yazacak durumu vardı. Belki bir ara fotoğraf atardı yine. Tekrar cebine koydu, teras kapısına birkaç adım birinin seslendiğini duydu.
"Bade Hanım?"
Dönüp baktığında genç bir kızın gülümseyerek ona doğru geldiğini gördü. Hemen arkasında da kızın birkaç on yıl sonraki hali gibi görünen bir kadın aynı şekilde gülümsüyordu. Tanıyor muyum, diye düşündü. Hala tanımadığı insanların onu durdurup konuşmalarına alışamamıştı. Yine de içten bir şekilde gülümsedi. Bu insanlar ona değer veriyorsa karşılığını da hak ediyorlardı.
"Merhaba," dedi cıvıl cıvıl kız.
"Merhaba," dedi aynı samimiyetle Bade de. Julyo'nun birkaç adım ilerleyip kafasını öne eğip göz ucuyla onu izlediğini fark etti.
"Rahatsız ettim ama sizi birden karşımda görünce çok heyecanlandım," dedi kız. "Annem rahatsız etme, dedi ama dayanamadım. Bade Hanım ben sizi çok seviyorum, kitaplarınızın hepsini okudum. Arkadaşlarıma da okuttum. Hepimiz çok seviyoruz." Kız konuştukça konuşuyordu.
"Çok teşekkür ederim, adınız nedir?" dedi Bade.
"Melis, Melis benim adım," dedi kız kocaman gülümseyerek.
"Melis, ben de çok memnun oldum bu karşılaşmadan". Kızın elindeki telefonu göstererek devam etti. "Ne dersin, bir selfie çekelim mi, arkadaşlarına da gönderir, selam ve sevgilerimi iletirsin."
Hem kızı mutlu etmek hem de bir an önce Julyo'nun yanına dönebilmek için sohbeti kısa tutup selfie aşamasına geçmiş, işleri biraz çabuklaştırmıştı. Kızla vedalaşıp, annesine de bir selam verip terasa yönlendi.
Julyo aynen kaldıkları yerden devam etmiş, elini beline koymuş, teras kapısını açmış, önce Bade'nin geçmesi için yana kaymıştı.
Gecenin karanlığına yağan kar terasın sarı ışıkları altında altın gibi parlıyordu. Ahşap desenli zemini ve yine ahşap tavanla kapatılmış olduğu için uzun ve geniş bir balkon gibi olan terasın tam bir dağ kulübesi ambiyansı vardı. İki üç metrede bir asılmış ısıtıcılar ve pistlerin karla kaplı manzarası bu kulübe etkisini arttırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ
ChickLitBade hayal ettiği hayatı yaşıyordu. Onu çok seven bir sevgilisi, birlikte yaşadıkları kutu gibi bir evi, yayınlanmış ve biri de dizi olmuş beş kitabı ve artık hedef kitlesinin bildiği bir ismi vardı: Bade Değer En iyi zamanların çocukluktan beri ayr...