Yeniden karşılaşmak güzel, canım okuyucu! Seni fazla sıkmadan hemen bölüme geçeceğim sadece bir selam verip halini hatırını sorayım dedim. Şarkıyı bilerek seçmedim ama biraz uydu sanırım bölüme! Bölüm sınırı vermiyorum çünkü daha başındayız. Ve ben yazmaya devam edeceğim. Ama yine de oy verip yorum yapmayı ihmal etmeseniz miiiiii? ツツ
Bolca gülücük, bolca öpücük...დდ
*** *** *** *** ***
Ağlasam geçer.
Biliyorum.
Ağlamıyor...Özdemir Asaf
*** *** *** *** ***
Çaktırmadan düzeldi Melike bunu ona ödetecekti.
"Merhaba Arel Bey ben de Melike, Melike Ertekin. Sözde sevgili nişanlınız..." deyince Arel bir an öylece durdu ve Melike'nin sözlerine takıldı.
Melike en mükemmel gülümsemesini Arel'e bahşederken, Arel hala sözcüklere takılıp kalmıştı. 'Gül bakalım!' Arel düşünceli halinden çıkıp normal haline gelince "Merhaba nişanlım beni bekliyordun herhalde!" Melike sadece gülümsedi bu lafın altında kalacak hali yoktu nasılsa. "Evet, sizi bekliyordum tam da böyle sarkmış yüz, alaylı sözcükler, bilirmiş havaları, kısık; kişiyi süzgece alan gözler, kısaca küçük dağları ben yarattım... Evet, tam da sizi bekliyordum." tamamen, külliyen yalandı aslında hafiften haklılık payı da vardı şu küçük dağlarla ilgili olanda. Tek kaşını havaya dikip gülümsedi Melike'ye. Başka yalan bulamamıştı her halde. 'Oynasın bakalım' diye geçirdi içinden daha oynanacak nice oyunlar vardı nasıl olsa...
"Beklediğim gibi tam da ihtiyarsınız işte uşaklarınız sizden daha genç merak etmeyin isteklerinizi hemen bana ilettiler. Ama zahmet etmişsiniz buraya gelmekle. Keşke ayağınıza çağırsaydınız. Ben oraya da gelirdim. ZORLA..."
Evet, işte Melike görünmüştü ufuktan İdil'de bunu istiyordu. Ne yani onları videoya olmak suç muydu?
"Çağırdım ya! Sende geldin zorla!"
Melike sinirini nasıl atacağını bilemeden oturduğu yerden kalktı hızla, karşısındaki siyahlara bürünen adamda onunla beraber kalkmıştı. İki adım geri attı. Ellerini nereye koyacağını bilemeden önüne uzattı.
"A şey üzgünüm yaşa hürmeten" deyip şaşkın kalan Arel'in elini tutup olanca gücüyle sıktı. Acıttığından emin değildi ama bir nebze yağlarından kurtulmuştu. Birazcık. Mini minnacık.
"Sanırım yanılmışsınız Melike Hanım ben gayet genç bir insanım elimi sıkmanızı da 'hürmete' sayıyorum." deyip güldü bu kadınla işi vardı. "Nezaketten mi sayarsın, yaşlılığına mı verirsin bilemem... Bana bak Arel Korhan ben senin o bildiğin sürtüklere benzemem tokadın en ağırını atarım tepende bu zamana kadar hiç görmediğin yıldızları görürsün. Şimdi açıkla bakalım ne bu sahte kâğıtlar çocuk mu var senin karşında kimi kandırıyorsun sen? Kimsin sen ne istiyorsun benden? Koskoca adamsın. İşin var gücün var! Saygın da birisin ne istiyorsun benden!"
Yetmişti bu kadar saygı gösterisi. "Neyin sahtesi? Onu senin babana söylemek lazım güya sen güle oynaya gelecektin bana." Melike babasını duyunca biraz duraklasa da hemen toparlandı yeniden. "Ne diye güle oynaya geliyormuşum ben sana? Sen kimsin neyin derdindesin bilmiyorum ama uzak dur benden. Çocuk değil karşındaki iki sözleşme gibi sahte kâğıt gösterip 'benimsin' ayaklarına yatamazsın sen. Hem yakında evleniyorum ben. Tekrar söylüyorum uzak dur benden. Tanımadığım bir adama inanacak değilim. Şimdi al şu yüzüğünü benim zaten yüzüğüm var. İnanmak istemiyorsan da göstereyim istersen!" yanıt bekler gibi baktı Arel'e ama hiçbir kıpırdanma hissetmedi elini kaldırıp bütün parmaklarını sergiledi dikkat çeken ise yüzük parmağında parlayan alyanstı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTEMESEN DE BENİMSİN!
ChickLit"Sana son kez soruyorum 'Kim o adam?' senin peşinden neden geldi? Seninle ne işi vardı? Neden korkmuş gibi davranıyordun? Neden ellerin buz kesildi? Neden o adam sana dokunabilecek kadar yakınına geldi?" Melike, gözlerini kısıp iyice derin soluklan...