Ne demek istedi? Bir şeyler mi biliyordu? Ona istinaden mi böyle konuşmuştu? Barış ellerinden kayıp gidebilir miydi?
Tüm gün bir yandan işlerine koştururken bir yandan bunlari düşünüyordu. Akşam ajanstan çıktığında direkt Barış'a gitti. Zili çaldı. Barış kapıyı açtığında:
Dicle: Biraz konuşabilir miyiz?
Barış: Hayır abimle işimiz var beni bekliyor. Önemli degils-
Dicle Barışın boynundan tutup çekerken aynı anda dudaklarını birleştirmişti. Barış da Dicle'ye doğru gelirken ani bir hareketle kapıyı kapattı. Dicle, Barışı hâlâ öperken göğsünden ittirip kapıya yasladı. Barış da sert bir şekilde karşılık veriyordu. Bir süre sonra Barış, Dicle'nin belinden tutup kapının yanındaki duvara yasladı. Sert devam eden öpüşmenin ardından sadece dudaklarını ayırdılar. Dicle gözleri kapalı, nefes nefese:
-Özür dilerim... çok özür dilerim hepsi benim suçum. Böyle olmamız benim suçum
Kaşlarını çatmıştı Dicle bunları söylerken. Barış da burnu ile Dicle'nin yüzünde dailer çizip kokusunu içine çekiyordu.
Dicle'yi sakinleştirmek istercesine konuştu:-tamam... tamam geçti artık
Dicle, Barışın kafasını boynuna yaslayarak sarıldı. Ağlamaya başlamıştı:
-Ben sana zarar veriyorum Barış. Böyle devam edemeyiz
-Şşş sakın! Sakın!
Parmaklarını Diclenin dudaklarina götürdü
-Sakın bu fikre kapılma. Bunca katlandığımız şey boşuna mıydı? Sebepsiz miydi? Sensiz devam edebileceğim bir hayat düşünemiyorum Dicle sakın
Dicle'nin gözünden yaşlar akıyordu duraksızca
D: Beni unutma tamam mı, seni hep seveceğim.
Dicle bu tutkuya karşı koyamayarak son kez sertçe Barış'ın dudaklarına yapıştı. Barış da bir o kadar sert karşılık veriyordu. Aralarındaki tutku ve çekim, ayrımlarına izin vermiyor gibiydi.
Bir kaç dakikanin ardından Dicle yavaşça kendini çekti, gözlerini açtığında Barış da ağlamak üzereydi. Hâlâ gözleri kapalıydı. Alnını Dicle'nin alnına yasladı. Bir damla yaş aktı gözlerinden
Dicle sevgilisini böyle gördükçe acı çekiyordu. Daha fazla buna dayanamarak:
-Seni çok seviyorum Barış
Koşarak Barışın yanından ayrıldı. Gözleri hâlâ bulanıktı akan yaşlardan dolayı. Önünü yarım yamalak görerek arabasına bindi. Ne yaptığını bilmeden şuursuzca arabayı çalışırtırdı
Barış hâlâ olduğu yerde kalmıştı. Bu sefer onun gözyaşları hızlanmıştı. Dizlerinin üstüne çöktü. Bu ayrılığı haketmiyordu. Şimdi Diclesiz ne yapacaktı? Nefessiz...
20 Dakika sonra
Aydın zorla da olsa Barış'ı eve sokmayı başarmıştı. Koltukta ruhsuz bir şekilde oturuyordu. Aydın teselli vermeye çalışıyordu ama nafile...
Beş dakika sonra telefon çaldı
-Alo?
-......
Aydın, Meral ile telefonu kapatınca Barış'a bunu nasıl söyleyeceğini düşünür. Endişeli ve düşünceli bir ifadeyle Barışa bakar. Barış ilk başta aldırmasa da bir süre sonra:
-Ne bakıyorsun öyle noldu?
-Söylüyorum ama-
-Ya abi hadi uzatma
-Dicle kaza yapmış, hastaneye kaldırılmış
-.....