Bütün gece birbirimizin hayatında olmadığımız zamanlardan konuşmuştuk. Hepimizin hayatının bir kırılma noktası olduğunu gördük. Açelya ve Arya ailesini yangında kaybetmiş, Aksu babaannesi öldüğü için Marmaris'de okumak zorunda kalmış, Asaf küçük kız kardeşini kaybetmiş. Hepimizin hayatından birileri yıldız gibi kaymıştı. Şimdiyse hepimiz bir arada yaralarımızı sarmaya çalışıyorduk...
Gece sonunda herkes uyurken sessizce balkona doğru yöneldim. Ilık hava tenime çarptığında çoktan gökyüzünü izlemeye koyulmuştum. Arkadan kapı sessizce açıldığında gelenin kim olduğunu tahmin etmek zor olmadı. Lavinia usulca bana sokuldu ve benimle beraber gökyüzünü seyretmeye başladı.
—Alev.
—Efendim?
—2 gün sonra gidiyoruz inanabiliyor musun?
—Gerçekten 2 gün kaldı, şaka gibi.
—Sevdiğim kadın, sevdiğim şehir... İlk kez bu kadar anlamlı olacak Çanakkale benim için.
—Sevdiğin kadın demek.
Üstüne doğru yürümeye başladığımda kaçmadı ve gözlerine gözlerime kilitledi.
—Sevdiğim kadın...
—Yalancı...
Bu sefer o benim üstüme yürüyordu ve benim kaçacak yerim kalmamıştı.
—Kanıtlamamı ister misin?
—Hayır, inandım. Çekil hadi.
—O kadar kolay kurtulamazsın.
Nefesini dudaklarımda hissettiğimde gözlerim benden izinsiz kapanmıştı. Tam o sırada kapı açıldı ve içeri Asaf girdi. Kurtulduğum için derin bir nefes verdiğim sırada Asaf çoktan öfkelenmişti. Bana baktıkça kardeşini gördüğünü söylemişti. Lavinia'ya öfkesinin sebebinin bu olduğunu biliyordum. Sadece beni korumak istiyordu. Ortamı yumuşatmak için söze girdim.
—İçeride durum ne?
—Aksu ders çalışıyor, diğerleri uyuyor.
—Sen Aksu ile çalışmıyor musun?
—Ben mola verdim o devam ediyor.
Asaf bir şey saklıyor gibiydi. Lavinia'nın yanına sokuldum ve kulağına fısıldadım.
—Biraz içeri gider misin?
—Neden?
—Sonra söylerim, sen sadece şimdilik git. Söz gelip yanında yatacağım.
—Öyle olsun bakalım.
Lavinia kapıdan çıktığı anda kendimi Asaf'ın yanına attım.
—Dökül.
—Alev, şimdi söyleyeceğim şey aramızda kalacak söz mü?
—Tamam söz söyle hadi.
—Alev, sanırım aşık oldum.
Ufak bir çığlık attığımda telaşla ağzımı kapattı.
—Sessiz ol.
—Sen ve aşık olmak, nasıl oldu bu?
—Bilmiyorum...
—Kim bu şanslı kız?
—Aksu...
Şaşkınlıkla ona baktığımda o utanarak gülümsedi.
—Sen ciddisin.
—Çok ciddiyim.