Ağlarken uyuya kalmışım. Saat gece 1 olmuştu. Epeyce uyumuştum. Biraz daha iyi hissediyordum. Telefonumu alıp Aksu'ya yazdım. O da uyumayıp ders çalışırdı bu saate kadar. Mesaj attıktan sonra mutfağa gidip makarna haşladım. Üzgünken makarna yemeği severdim. Bir yandan aklım Lavinia'da olduğu için sürekli gözüm dalıyordu. Makarnayı alıp odama yöneldim. Aksu cevap vermişti mesajıma. Anlattım olanları. Her zamanki gibi kızmıştı bana, onun için üzülmem saçma gelirdi ona. Ders de çalışmazdım. Üniversite sınavı diye beynimi yerken çıktım mesaj sayfasından. Hürrem'in haseki olduğu sahneyi açıp yemek yemeye koyuldum. Bu sahne moralimi yerine getiriyordu. "Artık korksunlar benden zira aldıkları her nefesi zehir edeceğim onlara" diyordu. Sahneyi ezbere biliyordum ama sadece bu kısmı sesli söylüyordum. Daha kapatamadığım ufak bir hesap vardı çünkü. Telefonumu şarja takıp bu sefer farklı bir kitap aldım elime. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu. Romeo ve Julıet den sonra en sevdiğim kitaptı sanırım yine rastgele bir sayfasını açtım. "Bana gelince, ben artık Tanrı'ya inanmıyorum, yalnızca seni seviyorum ve yalnızca sende biraz daha yaşamaya devam etmek istiyorum..." Bende aynı böyleydim. Kitaplar hiç yanılmıyor...Ben sadece Ölüm Çiçeğinde yaşamaya çalışıyordum...