Yeni bölümümüz geldiiiii 😍
Bölümle ve gelecek bölümlerle ilgili konuşmayı çok isterim ama bir şey de çaktırmak istemiyorum haniiii 😄😄
O yüzden canlarım hadi muhabbet edelim, sizi çok özledim zaten!Hadi gelin yorumlaraaaaa
Sizi çok seviyorum ♥️İyi okumalar 🍀
••••••••••••••••••••••••••Yaşadığım acıların ardından gelen aşkıma şükrediyordum. Yürüdüğüm yolun sonunda bir çift yeşil gözün huzuru olduğu için kendimi uzun zaman sonra ilk kez şanslı hissediyordum.
"Duru..." diyen Ömer'i duyduğumda çorbayı karıştırmayı bırakarak ona döndüm.
Gülümseyerek "Efendim?" dediğimde bir bana bir önümdeki tencereye bakıyordu.
Çatılan kaşlarıyla konuştu, "Ne yapıyorsun burada güzelim?"
Yüzümdeki gülümseme daha da genişledi, "Senin için çorba yapıyordum."Ben gülümsemesini beklerken Ömer'in kaşları daha da çatıldı, gözlerinde anlam veremediğim bir ifade oluştuğunda derin bir nefes aldım.
Kapıda dikilmeye son vererek yanıma geldiğinde elini belime koydu, "Güzelim zaten az önce çorba yaptın ya!"
"Anlamadım?"Gözlerini mutfakta gezdirmeye başladığında en son masada takılı kaldı, hızlı adımlarla masanın yanına giderek üstündeki tencerenin kapağını açtı. İçindeki çorbayı gördüğümde Ömer'e çevirdim gözlerimi ve bir yolculuğa çıktım zihnimde ama çorba yaptığımı hatırlamıyordum. Uzun süredir hatırlamadığım diğer şeyler gibi...
Konuşacağı sırada çalan telefonuyla birlikte susmuştu, telefonu açarak karşı tarafı dinlemeye başladığında gözleri benim üzerimdeydi.
"Onu bir daha oraya getirmeyeceğim," demişti bir süre sonra.
Yeniden karşı tarafı dinlediğinde ise öfkeli gözlerini yere dikerek telefonu cebine koydu.
Bana bakmadan "Çıkmamız gerekiyor," dediğinde mutfaktan çıkmıştı.Ne olduğunu bilmesem de Ömer'in peşinden mutfaktan çıkarak direkt dışarıya yöneldim, arabaya geçerek yola çıktığımızda ikimizin arasında derin bir sessizlik vardı.
Yolculuk boyunca çorbayı yaptığıma dair herhangi bir görüntü hatırlamaya çalışsam da olmamıştı, hiçbir şey hatırlamıyordum.
Duran arabayla kafamı kaldırdığımda Ecevit'i tuttukları yere geldiğimizi fark ettim, Ömer inerek arabanın önünden dolaştı ve kapımı açarak elini uzattı. Vakit kaybetmeden elini tutarak aşağıya indiğimde adımlarımı ona uydurmuştum.
O günün üzerinden üç hafta geçmişti ve Ömer o günden sonra beni ilk kez buraya getiriyordu. İçeriye girdiğimizde Ecevit'in bağlı olduğu sandalyenin önünde dikilenler yüzünden onu görememiştim.
Bizim geldiğimizi fark ettiklerinde Mert, Serkan, Metin ve Koray sandalyenin önünden çekilmeden yüzlerini bize çevirdi. Anında kaçırdıkları gözlerinin ardından kenara çekildiklerinde Ecevit'i gördüğüm an sesli bir nefes aldım ve adımlarımı durdurdum.
Vücudunun her yeri kan içinde kalmıştı, yüzü ise tanınmayacak bir hale gelmişti. Bedeninin belirli yerlerinde sigara izlerine patlayan yüzü eşlik ediyordu.
Kalan iki gram gücüyle kafasını kaldırarak bize döndüğünde diğerine nazaran daha açık olan gözü elalarımla buluştu, ruhsuz bir gülüş attığında peşinden öksürmeye başlamıştı.
Dakikalarca öksürdükten sonra "Arslan..." dedi kısık sesle, "Senin canını alamadım ama... ama canını sökeceğim!"
Ömer ona doğru bir adım atacağı sırada tuttuğum elini sıkarak durdurdum, bakışları bana dönse de ben bakışlarımı Ecevit'ten çekmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmarit (+18)
Teen Fiction(+18 içerik ve şiddet vardır!) Yüzünden akan terleri tek eliyle sildikten sonra iğrenç gülümsemesini yüzüne yerleştirdi ve konuşmaya başladı. "İzmarit... Sen izmaritsin! Benim izmaritim. Bunu sana asla unutturmayacağım Duru!" Ben Duru... Duru Demirh...