42. Bölüm

4.8K 276 244
                                    

Hepinizi çoooook özledim, bu yüzden de sözü hiç uzatmıyorum. Bir an önce yorumlarda kavuşalım canımlar 😍😍

Kendinize iyi bakın, sizi çok seviyorum ♥️
İyi okumalar 🍀

••••••••••••••••••••

Yattığım yatakta oturur hale geldiğimde sırtımı başlığa yasladım, ağrıyan boynumu ellerimle hafifçe ovalamaya başladığımda sabaha kadar bir saniye bile kapatmadığım gözlerimi kapatmıştım.

Günün ilk ışıklarına kadar onu izlemiştim; ruhumun sıkıştığı duvarların arasında, kalbimde peydahlanan korkuyla...

Korkum; unutmamdandı, ruhumun sıkıştığı duvarlar ise is kokuluydu. Onun kokusunu unutmaktan, huzur bulduğum yeşilleri hatırlamamaktan korkuyordum.

Kapalı gözlerim dolduğunda kirpiklerim titremeye başladı, alt dudağımı dişlerimin arasına alarak çenemin de kirpiklerime eşlik etmesini engellemeye çalıştım.

Boynumdaki ellerimin üstünde başka bir el hissettiğimde gözlerimi korkuyla araladım, gözlerimin önüne düşen yeşillerle karşılaştığımda birer damla süzüldü gözlerimden.

Bir kez daha geçirdim içimden; bu gözleri unutmak o kadar kolay değildi.

Ömer dudaklarını sağ gözümün üstüne bastırdı yavaşça, sonra ise diğer gözüme...
"Duru'm..." diye fısıldadığında ellerimle sertçe yüzümü sildim.
Derin bir nefes alarak gülümsemeye çalıştığımda konuştum. "Hadi kalk uykucu, hastaneye geç kalıyoruz!"

Yataktan hızla kalkarak odadaki banyoya girdim ve kapıyı kilitleyerek olduğum yere çöktüm. Dizlerimi kendime çekerek kollarımı sardığımda alnımı dizlerime bastırdım, hıçkırıklarımı duysun istemiyordum. Sesimi duymasa bile hissederdi ağladığımı, biliyordum. O, beni hep hissetmişti.

Farklıydı, çok farklı...
Anneme ihtiyacım vardı; kokusuna, nefesine, şefkatine... Ama o yoktu.

Elimi sol göğsümün üstüne koyduğumda acımı söküp atmak istercesine tırnaklarımı geçirdim, canım yanmıyordu. Hissetmiyordum.

"Yapma..." Ömer'in kapının ardında kalan sesini duyduğumda dudaklarımdan bir hıçkırık koptu.
"Her şey geçecek," diyerek devam etti. "Hepsi geçecek, söz veriyorum!"

Göğsüme geçirdiğim tırnaklarımı çektiğimde duvara tutunarak ayaklandım, kapının kilidini çevirerek kapıyı açtığımda Ömer tam karşımda dikiliyordu. Gözleri, sol göğsümün üzerine düştüğünde onu görmemem için bileğimden tutarak beni hızla kendine çekti ve sıkıca sarıldı.

Ama görmüştüm.
Omuzları çökmüştü, gözleri titremişti.
Hissediyordum.
Gözlerinden süzülen yaşlar omuzlarımda can veriyordu.

"Ağlayacak mısın?" dedi fısıldayarak, "Benim yanımda ağla!"
Kollarımı beline daha sıkı sardığımda "Seni unutmak istemiyorum," diye fısıldadım.
"Beni unutmayacaksın!" dedi kendinden emin sesiyle.

Dün gece Ömer'in kurduğu cümleleri bu sefer ben kuruyordum, o ise benim cümlelerimle bana söz veriyordu.

Geri çekildiğinde ellerimi ellerinin arasına alarak öptü, "Şimdi Duru Demirhan... ben kahvaltı hazırlıyorum, sen de üzerini değişip geliyorsun."
Gülerek konuştum, "En son bunu dediğinde aç kalmıştık Ömer Arslan!"
"Şş lütfen..." diyerek yalandan yüzünü astı, "Ben o günden sonra kendimi çok geliştirdim."
"Öyle mi?"
Kafasını sallayarak "Senin için..." dedi, "Her şey senin için..."

Yaşlar gözlerime bir kez daha hücum ettiğinde gözlerimi kaçırarak kafamı salladım, bu kadar sulu göz olmak istemiyordum.

Hızlıca bir duş aldıktan sonra Ömer'i mutfakla yalnız bırakmamak için üzerimi giyinerek odadan çıktım, direkt mutfağa geçtiğimde hazır masayla karşılaşmıştım.

İzmarit (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin