Bölüm 42(Aklımdaki Esir)

440 44 64
                                    

Merhaba canlar;

Biz geldik. Bu sefer erkenden. Biraz bölüm biriktirmek için yazıyordum. Ama size kıyamadım. Galiba ben hiç bir zaman bölüm bitiktirebilen bir yazar olamayacağım. Yazar yazmaz hemen paylaşıyorum.

Her neyse bu bölüm Onur Miran'ın iç dünyasına dalıyoruz. Bakalim beğenecek misiniz?

İmla hatalarımınn kusuruna bakmayın lütfen

Keyifli okumalar.....

*******************************

Kalbimizin yükleri hiç eksilmezdi. Yaşadığımız sürece, nefes aldığımız sürece o yükler de artardı. Arttı da kalbim bunu taşımaz dediğim ne varsa tek tek belli etmeden kalbime bindi ve ben  her şeyi taşıdım. Ah be en çokta annem ve babamın gidişiydi kalbimdeki en ağır yük.
Onlardan sonra ailem dedigim insanlarin kucaklarına sığınmıştım.
Ne garipki şu an sığındığım kucak kan bağıma ait değildi can bağıyla bağlandığım kucaktı.

Üşüdüm ben bu gece bir kez daha soğuklarda kaldım ve üşüdüm. Aynı zamanda yandım ben. Öyle alev alev bir ateşti ki kalbimin orta yerinde yaktı beni. Kalbim cayır cayır mahşer yeriyken dudaklarımdaki titreme de neyin nesiydi.

"Sakin ol. Geçti."
Arabanın kapısını açıp beni oturttu başımı ellerinin arasına aldı onla göz teması kurmamı sağladı.

"Her şey geçti bana bak Beren."
Endişeli sesi benim için korktuğunu belli ediyordu.

Onu korkutmamak için;
"Ben yine yalnızım Koray."
Dedim titreyen sesimle.

Başını hayır dercesine salladı hızlıca
"Sen hiç bir zaman yalnız değildin Beren. Ben varım senin yanında Melisa var."

Bunu onaylatmak istedim. Zira şu an kalbim korkudan güm güm atarken aklım yalnızlığımı bağırıyordu bana. Gülümsemeye çalıştım.
"Siz varsınız değil mi? Sen ve Melisa beni bırakmazsınız değil mi?"

Yapmamalıydım bunu. Ben zırhımı çekmiş güçlü duruyordum herkese. Neden böyle çaresizce sorular soruyordum.

"Bırakmayız" dedi ve kucağına çekti beni.

"Asla bırakmayız. Siz beni bırakmadınız ben de sizi asla bırakmam."

Bir yemin gibi döküldü bu sözler dudaklarından.

Ben bu sefer ağlamıyordum. Ağlayamadım. Her zaman durmayan gözyaşlarım bu sefer akmıyordu. Ama kuru bir hıçkırıktı bana musallat olan ve hıçkırığım karıştı titrek sesime.

"Bırakmayın beni lütfen. Ben çok korkuyorum yalnızlıktan."

Dilim aklımın mı esiriydi. Aklım mı dilimin esiri. Bu sözler beynimin halının altına süpürdükleriydi. Her gizli şeyin ortaya çıktığı gibi yine sustuklarım ortaya dökülmeye başlamışlardı.

Ben Koray'ın kucağında sakinleşmeyi beklerken Samet'in kızgın sesi duyuldu.

"Az önce konuştukların da neyin nesi doktor. Ne demek ne Miran konağı ne Karasu konağı. Onu yanında mı götüreceksin."

Ufak bir hareketle geriye döndü sanırım Koray. Göremiyordum. Sadece hareketinden hissettim.

"Ne anladıysan o. Anlamadıysan da bu senin problemin."

"O bana emanet. Beren'i hiç bir yere bırakmam."

Koray'ın dediği gibi artık onlarla kalmak istemiyordum. Bunu dile getirmeye halim yoktu. Ve bende beden dilimle Koray'ın gömleğine daha çok asıldım. Bırakma dercesine...

ALACALI AŞK (Wattys 2019) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin