Bölüm 10 (suskun)

682 138 110
                                    

Merhaba arkadaşlar geçen hafta bölüm yayınlayamadığım için çok üzgünüm. Sabırla beklediğiniz için ve beni yorumlarıyla yalnız bırakmayan arkadaşlara da teşekkür ediyorum.

Keyifle okuyacağınız bir bölüm olduğunu düşünüyorum...

İyi okumalar....

**********************************

Hayatta nelere susmuşuzdur kim bilir. Kimi haksızlığa kimi haklı olduğunu bile bile susmuştur. Bazen eziyetlere bazen yalanlara...
Bazen insan çaresizliğine, korkularına susar. Daha doğrusu kalbi susmayı tercih etmiştir.

Ben son bir haftadan beri suskunum. Nasıl bu hale geldiğimi kendim bile anlamadım. Ben babasının meleği, annesinin pamuğu, dayısının biriciği, anneannesinin mis kokulusu...

Babamın şen şakrak bülbül gibi şakıyan kızı şimdilerde susmuştu. Ne zaman böyle oldum ben de bilmiyordum. 

Saatlerdir banyoda yaslandığım duvarda bunu düşünüyordum. Kalbime koca bir yükle susmam,öyle ağır geliyordu ki. Gözlerimi sıkıca kapattım. Göz pınarlarımda birikmiş olan iki damlada süzülmüş oldu böylelikle yanaklarımdan. Dün gece yaşadığım korkunç dakikaların ardından hayatımın bundan sonrası hiçte kolay olmayacağını anladım.
Yerimden yavaşça kalktım. Yerdeki telefonumu alıp cebine attım. Musluğu açıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynadaki yansımam dikkatimi çekti. Ne kadar da solgun görünüyordum. Boynunda bir iki morluk dikkat çekiyordu. Kolunda aynı şekilde morluklar vardı. Göz altlarında oluşan kızarıklıklar, kısacası berbat bir durumdayım. 

Sonra aklıma gelenlerle daha hızlı hareket etmeye çalıştım.  İçerde o uyanmadan banyodan çıkmam gerekiyordu. Elime aldığım havluyla yüzümü hızlıca kurulayıp kapının kilidini açtım yavaşça, etrafta bir hareketlilik olmadığı fark edince kapıdan çıktım. Bir iki adım attım ki onunla göz göze geldik. Gözlerimi kaçırıp kapının koluna elimi atmıştım ki

"Dur"dedi.

Ellerim ,kollarım hatta parmaklarım bile sanki onun komutunun tesiri altına girmişti.

Biraz sessizlikten sonra konuşmaya başladı.

"Dün gece burada ne oldu?"

Bu nasıl bir soruydu.  Tamam alkollü olduğu herhalinden belli oluyordu da yani hiç mi bir şey hatırlamıyordu.

Kalbim konuşmak için çok çabalasa da bu adamla konuşmak istemiyordum. Ne de olsa dün gece bu adamla konuşulmayacağını anlamış oldum.

"Konuşsana... Dün gece ne oldu?"

Benden cevap gelmeyeceğini anlayınca hızla yataktan kalkıp kolumdan tutup kendine çevirdi beni. Bir an yüzümü inceledi sonra gözleri boynumda gezindi.  Ben ise gözlerimi kapatmış sızlayan kolumun acısını dudaklarını ezerek unutmaya çalışıyordum.

"Bana bak ve ne olduğunu anlat bana"

Israrla yüzüne bakmayıp tek kelime bile konuşmadım. Kolum daha fazla sıkıp bağırmaya başladı.

"Sana diyorum ne oldu dün gece? Konuşsana artık. Dokunmadığımı söyle. Dilana bu ihaneti yapmadığı söyle. Bir Karasu ile beraber olmadığını söyle. Susma konuş artık."

Bu ne aşkı böyle. Hala Dilana olan ihanetinden bahsediyordu.

Beni bu durumdan kurtaran ise kapıya vurulma sesiydi. Ellerinden kolumu çekip kapıyı açtım. Kapıda ki kadın;

"Günaydın gelin ağam. Rojin nine ve Şadiye Hanımım çarşafı isterler."

Kafamı sallayıp kapıyı kapattım. Önümde öylece dikelen Onur'un yanından geçip dün gece odanın bir köşesine fırlattığım çarşafı alıp kapıya doğru yaklaştım. Onur elimdekini görünce ellerini saçlarından geçirip  ağzından bir küfür mırıldandı. Kapıyı açıp çarşafı uzattım.

ALACALI AŞK (Wattys 2019) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin