Bölüm 23 (Karasu'ya Ait Olmak)

585 75 81
                                    


Merhaba okurcanlarım;

Kusura bakmayın uzun bir ara verdim.....

Size yazarınız hakkında ufak bir spoi  vermek istiyorum üç çocuk  annesiyim ve biliyorsunuz ki ara tatilden dolayı cocuklarımla zaman geçirdim. Bu yüzden bölüm gecikti kusura bakmayın....

Keyifli okumalar.....

************************************

Geçmeyen acılar, çoğu zaman umursamayış, acıları unutmak için geçici mutluluk, kırgınlık,öfke,umut....
Hayatın yollarında karşımıza çıkan duygular bunlar değil mi?
Bunlar ve daha fazlası bana sunulan...
İmtihanı göre değişir yasadıklarımız ben yalnızlıkla sınanıyordum.

Zorla daldığım uykudan gözlerimi açtığımda Melisanın kucağında ve aramızda aralık olsada Koray diğer tarafımdaydı. Onur'un yatağında Onur'un yastığında uyumuştum. Kokusu sinen yastığına yüzümü bastırıp derin bir nefes çekip kokusunu alınca fark etmiştim onun yastığında,yatağında olduğumu...

Bu gerçekle yavaşça doğruldum. Başıma giren ağrıyla ellerimi şakaklarıma bastırdım. Ne geceydi ama... Kabuslar ve korkularım birleşip beni tanıyamadığım ama gün geçtikçe büyüdüğünü hissettiğim bir kız çocuğunu ortaya çıkarmaya başlamıştı. Sanki her gün daha çok büyüyor ve beni ele geçirmeye çalışıyordu...Sanki bir şey onu kilitleyip en ufak bir sendelemede biri onun kilitlerini açıyordu.

Ellerimi saçlarından geçirip geriye doğru attım. Yavaşça kalktım yerimden yüzümü yıkayıp aynaya dahi bakmadan çıkmıştım odadan. Berbat ruh halim yüzüme de yansıdığına emindim çünkü. Adımları beni mutfağa getirdi. Bir kahve yapıp balkona doğru yöneldim. Sabahın serin rüzgarı yüzümü yalayıp geçiyordu. Uzun Kollu mavi pijamamın kollarımı çekiştirip avucumun içinde biriktirip ellerimi göğsümde birleştirdim.
Üşümek bazen iyidir. Uyandırır her anlamda. Uyanmasını istiyordum kabuslara kapanan gözlerimin.. Uyansın istiyordum kabusları bana sunan bilinç altımın...

Balkonda iki kişilik masa ve sandalye bulunuyordu. Kahve kupamı masaya bıraktım. Sandalyenin birini çekip oturdum. Bıraktığım Kahve kupamı tekrar alıp avuçlarımın içini ısıttım. Bir yudum aldım kahvemden.

"Aç karnına zararlı olduğunu duymuştum."

Duyulan sesle masaya bıraktığı kahve fincanına baktım. Yüzüne bakma ihtiyacı bile duymamıştım.
Sandalyeyi çekip yanıma oturdu.

"Havalar artık soğumaya başlamış."
Yüzüme bakıyordu. Konuşmam için sohbet açtığı o kadar belliydi ki. Ben ise sessiz kalmak susmak istiyordum.

"Pekala susmak da bir konuşma şeklidir biliyorsun değil mi?"

Başımı ona çevirdim. Koyu renk gözleri ve kıvrımlı kiprikleriyle o da bana bakıyordu.

"Konuşmam senin için bu kadar önemli mi?"

"Aslında değil"diyerek bir nevi itaraf etti.

"Madem öyle neden bu ısrar." Deyip kupadan bir yudum aldım. O kadar sakin söylemiştim ki sanki sıradan sohbet ediyorduk.

" Hem sen neden buradasınız ki üşütüp hasta olacaksın. Yaran daha iyileşmedi."

Allahım neden hala onu düşünüyorum ki. Hem dikişleri artık iyileşti. Neden hasta olup dikişlerinin mikrop kapmasından endiseleniyorum. Elbette vicdanım.... Çünkü benim yüzümden vurulmuş yine benim yüzümden daha kötü olmasını istemiyordum. Peki ya Melisa'nın dedikleri... Bir den üşüştü aklıma;" Kendini kaptırıyorsun Beren...
Aradığın şefkati ve ilgiyi onda arıyorsun Beren...."

ALACALI AŞK (Wattys 2019) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin