Bölüm 1 (KOR)

3.2K 168 171
                                    

Gözlerimi topraktan kaldırıp gök kubbe baktım. Bu gün ne kadarda bana benziyordu. Kapkara bulutlar,şimşekler ve bir an olsun durmayan sağanak yağmur. Bir tek fark vardı belki de benim gözlerim sağanağını durduralı çok olmuştu. Akmıyordu artık zehirli gözyaşlarım sanki donmuştu göz pınarlarım. Bir an kıskandım keşke bulutlar gibi bende aglayabilsem şu kalbimdeki acıyı akıtabilseydim.

Yağmur yüzüme çarptıkca tekrar diriliyor sanki uykudan uyanıyordum. Oysa ki ben uyumak, bu olanların bir kabustan ibaret olmasını o kadar istiyordum ki.

"Beren yapma artık lütfen " diye fısıldadı Melisa kolumdan tutarak. Cevabımın gelmeyeceğini anlayınca devam etti
"Gidelim artık sırılsıklam oldun hasta olacaksın"dedi.
Gözlerimi bir an kırpmadan toprağa baktım. İki küçük tepecige...

Ya onlarda ıslanıyorsa. Toprak sonuçta değil mi? Suyu emer ve altında biriktirirdi. Ya onlarda ıslandıysa...Aklımda ki soruyu dile getirdim.

"Onlarda ıslanmış mıdır? Bembeyaz elbisesi çamura bulanmış mıdır Melisa? Anneme beyaz nasıl yakışırdı değil mi?"
Melisanın hıçkırığı en büyük cevap oldu bana. Önümdeki az önce canımın iki parçasını koyduğum toprağa yaklaşıp

" Üşüyor musunuz?"diye sordum.

Dünden beri ardı arkası kesilmeyen sorularım yine askıda kaldı. Ne babamdan ne annemden yine cevap yoktu. Yine cevapsız bıraktılar beni.

"Konuşsanıza" diye bağırdım.

Ben ne yapıyordum böyle. Bu yaşıma kadar bir an sesimi yükseltmediğim canlarıma şimdi bunu neden yapıyordum. Canım o kadar yanıyor ki ne yaptığımı bilemez durumdaydım. Yaptığımı fark edip mezara koştum. Ayağımın ağrısını hiçe sayıp bir elimi annemin bir elimi babamın mezarı üzerine koyup
"Özür dilerim. Özür dilerim ne olur affedin beni. Ba-Bağırmak istemedim. Hem ,hem ben size hiç bağırır mıyım? Bir anlık sinirden... affedin ne olur."

Artık her şey o kadar netti ki onları istemedikleri halde Bursaya yalvar yakar çağrışım beni kıramayıp gelmeleri , koca tırın birden önümüze çıkması ve o korkunç kaza. Başımdan aldığım darbeden dolayı bir gün boyunca uyutulmuş olanları anca kavrayabiliyordum.

"Her şey benim yüzümden... şımarık bir kız çocuğu gibi davranıp sizi çağırmasaydım o lanet olası kaza olmayacaktı ve şu an yanımda olacaktınız. Affedin ne olur bu aptal kızınızı."diye dile getirdim.

Gözlerim sanki bu cümleleri bekliyormuş gibiydi. Boşalmaya başlayan göz yaşlarım yağmura karıştı. Bulutlar ağladı ben ağladım. Melisa beni tutup kaldırmaya çalıştı bir yandan beni gitmek için ikna etmeye çalışıyordu.

"Akşam olmak üzere gidelim artık. Bak sabah erkenden yine geliriz olmaz mı?"

Şu an Melisanın dediklerini kavrayamıyordum. Aklımı yiyip bitiren tek soruyu sordum ona
"Beni affederler mi sence Melisa?"

Beklemeden cevabı verdi.
"Sen affedilmeyecek ne yaptın kuzum Hem senin ne suçun var ki. Nereden bilecektin böyle olacağını bilsen çağırır mıydın yapma böyle."
Diye cevap verdi soruma. Oysa ben ondan bu cevabı istemiyordum ki.

"Beren hadi kızım kalk gidelim" kolumdan tutan Kenan amcaya baktım ve kolumu çektim
" Ben hiç bir yere gitmiyorum. Burada onlarla kalacağım."
"Kızım sabahtan beri buradasın şu haline bak yorgunsun hastaneden yeni çıktın biraz dinlenir sonra yine geliriz olmaz mı" dedi saçlarımdan öperek.

Sanki babam gibi öpmüştü beni içim ısındı birden, bu sesime de yansıdı fısıltıyla devam ettim.
"Ben nereye gideceğim bilmiyorum. Şu yaşıma kadar hep onların yanına geldim. Şimdi onlar yok. Onlar yoksa ben nereye giderim."
İki gündür akmayan göz yaşlarım artık durmak bilmiyordu, susan dilim susmuyordu. Kalbi parçalanır ya insanın, böyle yanar ve hiç bir şey onu soğutamaz öyle hissediyordum kendimi artık. Ne yaparsa yapayım bir kere ateş düşmüştü o ufacık kalbime hem de iki ateş birden nasıl dayanacaktım...

ALACALI AŞK (Wattys 2019) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin