Acıyla harmanlanmış kalbim daha önce de yarı yolda bırakılmanın, terk edilmenin ve küçük düşürülmenin vermiş olduğu duyguyu tatmıştı. Orman'da diğerleri gibi şekil değiştiriyordu. Yüzüne takmış olduğunu maskeyi kısa süreli dahi çıkarıp kenara koyduğunda, altından olmak istemediği aslında olduğu kişi çıkıyordu. Günlerce yanımda olan; benimle dertleşen, rüyalarımı anlattığım, çıkışı onda bulduğum kız sabaha karşı saman yığınlarının önünde şekil değiştiriyordu.
Toroslardan gelen soğuk, hafif ve yumuşak rüzgâr dalgasıyla bütün masumiyetini yitirmişti. Eşarbının altından özgürlüğü selamlayan saçlarının kına kokusunu alamıyordum. Adını haykıran, bakanı içinde boğmak için bir dakika dahi düşünmeyecek olan yeşil gözleri artık sıradandı. Bana ben bildiğin kızlara benzemem demişti. Haklıymış. Çünkü Rozalin onun gibi değildi. Kar tanesiyle can bulan kardelen çiçeği kadar saf ve narindi. Öyle ki güneşi gören kar tanesi gibi eriyip gitti.
Bavulumu kavrayıp kapıya doğru ilerledim. Kapıdaki korumaları unutmuşum, neredeyse onlara yakalanacaktım. Kapı kolunu kavradığım anda dışarıdaki fısıldaşmalarını duyup hızla elimi özgürlüğümden çektim. Kaçmak için yeni yol bulmalıydım, ya da henüz kimselere görünmemişken odama geri dönecektim. Kapıyla çeşmenin ortasında durmuş hayatımı şekillendirecek olan kararı düşünüyorken horoz ötmeye başladı. Bu ötüş dalgalar halinde yayılarak kilometrelerce ötedeki Adalı Köyü horozlarına ulaştı. Art arda bütün Adana'nın horozları sahiplerini uyandırmak için ötüyordu.
Mutfağın ışığının yanmasıyla avludaki çeşmenin arkasına saklandım. Soğuk mermer taşının arkasından mutfak kapısına baktım. Hatice abla küçük adımlarla köşke doğru koşarken beni fark etmemesi için çeşmenin karanlık kısmına uzandım. Ağzından su fışkırtan melek figürünün elindeki tutmuş olduğu okun gölgesi beni gösteriyordu. Yanı başımdan geçen Hatice ablanın küçük adımlarının çıkarmış olduğu hafif toz perdesi ciğerlerimi kapladı. Hapşırmamak için kendimi kastım. Hatice ablanın köşkün kapısını içerden kapatmasıyla hapşırdım. Başka biri gelir tereddüt tüyle kırmızı çiçeklerini gece için kapatmış olan Japon ağaçlarının arkasına saklandım. Burası sırtını köşkü sarıp sarmalayan üzüm ağaçlarına dayadığı için geceleri toprak zeminin görüş alanını kapatıyordu. Burada kaçıp kaçmamam arasında kaldığım düşüncelerimi yeniden gözden geçirirken, gözlerim traktörün tekerleğine yaslanan kazmayla küreğe dikildi. Eğer bugün kaçamazsan bir daha kaçamazsın Kukla, diye anlık düşüncenin tesirine kapılıp traktörün yanına koştum. Çamurun kaplamış olduğu devasa tekerleklerin yanına çöküp etrafı kontrol ettim. Henüz görünürlerde kimseler yoktu. Küreği kaptığım gibi ağaçların arasına geçtim. İyi de bununla ne yapacaktım. Bunu düşünmeden hareket etmiştim. İç sesime aldanıp anlık duyguyla küreği alıp karanlığa sığınmıştım. Kaçmak için hızlı hareket etmeliyim. Güneş ufuktaki karanlığı pembeye dönüştürüyordu. Güneş ufukta belirdiğinde daha fazla burası beni saklayamazdı.
Konağın kapısı açıldığında kim olduğunu göremediğim biri Japon ağaçlarının olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Geriye doğru emekleyip ellerimle ağzımı kapattım. Nefes alışımın vereceği ses fark edilmeme neden olabilirdi.
Dalların arasından beton zemine düşen gölgeyi görüyor gibi oluyordum. Erkek gölgesiydi. Büyük ihtimal Hasan ağanın olmalıydı. İyi de köşkte ne işi vardı? Dışarıya çıktığımdan beri sadece içeriye Hatice abla girmişti, o da sabah kahvaltısı için masayı hazırlamak içindi. Hasan ağa benden öncede orada olmalıydı. Acaba bavulla dışarıya çıktığımı görmüş müdür?
Japon çiçeklerinden birini koparıp yere attıktan sonra üzerini öfkeyle çiğnedi. Öfkesi sol ayakkabısının bağcığının açılmasına neden olduğu için duraksadı. Dizlerini dahi bükmeden bağcığı bağlıyordu. Tam karşımda duruyordu. Tahmin ettiğim kişiydi. Bağcıklarını bağladıktan sonra ileriye doğru tükürüp gitti. Tükürüğü ayakkabımın ucuna geldi. Midemi bulandıran tükürüğü temizlemek için ayakkabımın ucunu toprağa sürttüm. Kısmen tükürükten kurdum diyebilirim. Islaklıkla birleşen kuru toprak ayakkabı ucumu çamura bulamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA
Teen FictionAkbabalardan oluşan bir kanyon da çığlık atmak ne işe yarar? Avın ayağına avcıyı getirmekten başka,