10. Bölüm: ORMAN

1.6K 111 162
                                    

10. Bölüm: ORMAN

        Babam uçak biletlerimizi almıştı. Bunu yapmadan önce bize danışmamıştı. Danışmalıydı, çünkü yükseklik korkusu yaşıyordum. Kendi çocuğundan habersiz bir yaşam sürüyordu babam. Daha önce uçağa binmemiştim. Bu yüzden nasıl bir travma yaşayacağımı bilmiyordum. Çocukluğumun en korkulu rüyasıydı ağaçlar. Çıkmasını bildiğim ama inmesini bilmediğin tek şeydi. Ağacın zirvesine çıktığımda kedi gibi tırnaklarımı geçirirdim, tutunacak dal arardım. Zirvede yalnız değildim. Beni indirecek birileri hep olmuştur. Şanslıydım ki benle beraber onlarda zirveden inerlerdi.

        Yerde sırt üstü yatıp gökyüzünü izlemek büyüleyici olabilir. Bulutların almış olduğu şekilleri yorumlarsın kendince. Yıldızların konumunu izlersin, kayan gök taşlarını yıldız sanıp dilek dilersin. Çay bardağının içine koymuş olduğun su sayesinde Ay’ın yüzeyini görmeye çalışırsın. Peki, kaçınız uzaya gidebilir. Dünya’dan kilometrelerce yükseklikte ayakta kalmaya çalışabilir. Ben yapamazdım. Ayaklarım toprağa değmeliydi. Yükseklik ayaklarımın boşalmasına neden olurdu. İstemsizce vücudumu titretirdi. Yerdeyken düştüğümde canım çok acımazdı. Yüksekten düşünce sen diye bir şey kalmazdı. Bu sebeplerden dolayı babama, “Otobüsle gitmek istiyorum,” dedim. Haklı olarak babam nedenini sormuştu.

“Yükseklikten korkuyorum.”

“Nerden biliyorsun korktuğunu, daha önce hiç uçağa binmedin ki.”

“Yükseklikten anladığın tek şey uçak mı? Ağaçlar, uçurum…”

“Bir şey olmaz. Alışırsın, uçak kapalı alan korkmazsın.”

“Otobüsle gitmek istiyorum. Uçakla gelmiyorum.”

“Oldu beyefendi başka isteğiniz var mı? O kadar para verdim. Eşek gibi geleceksin.”

“Alırken bana mı sordun? Gelmiyorum.”

        Babama vermiş olduğum bu cevabın üzerine, bana tokat attı. Yemiş olduğum tokattın etkisiyle yükseklik korkumu bir kenara koyup, babama olan öfkemi ateşledim.

“Gücün ancak bana yetiyor demi?”

Babam ikinci tokattı attı.

Yüzümün zonklayan kısmını tutarak, “Bir gün bana yapmış olduğun her şeyin hesabını vereceksin,” dedim.

“Ne yapabilirsin sen ha?” diyerek babam üzerime doğru geldi. Kollarımı iki yandan kavrayan babam beni sallayarak, “Ne yapacaksın lan, şerefsiz,” diye bağırıyordu.

Gözlerinin içine bakarak sessiz kaldım. Sessiz kalmam onu daha da çileden çıkarıyordu. “Konuşsana, hayvanın oğlu, ne yapacaksın?”

        Hala gözlerinin içine bakıyordum. Göz bebeklerindeki yansımamla karşı karşıya geldim. Kendimi görüyordum gözlerinde. Gözlerinde ne kadar aciz olduğumu, çaresiz kaldığımı görmüştüm. Babam beni sallamaya devam ediyordu. Bazen de ellini yumruk yapıp kafama vuruyordu. Benim ilgilendiğim tek şey göz bebeklerindeki bendim. Kendime “Nereye kadar bu devam edecek Kukla,” diyordum. Babamın üzerime kenetlemiş olduğu elleri, üzerimden çekerek, “Bir daha bana dokunursan, bunu yaptığına seni pişman ederim,” dedim. Biran duyduklarını hazmedemeyen babam, olduğu yerde kala kaldı. Lafımı söyledikten sonra odama gittim. Yalnız kalmak içinde kapıyı kilitledim. Kapının arkasında belirdi babam, “Aç kapıyı konuşacağız,” diyordu.

KUKLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin