Biri bana yardım etsin. Sesimi duyan yok mu? Neden, neden hala peşimdesiniz.
Karanlık. Karanlık her yerde; yukarıda, aşağıda, yanınızda, arkanızda baktığınız her yerde karanlık. Burayı biliyorum, daha önce de gelmiştim. Bu sefer yalnız değilim, yankılanan zincir sesine doğru koşuyorum, koştuğum yeri göremesem de gittiğim yer boşluk, yol akıp gidiyor ayaklarımın altından. Soğuk hava akımı var, çıkışa yaklaşmış olmalıyım, bu daha da hızlanmaması sağlıyor. Esinti, şiddetleniyor koşmama engel oluyor, yüzümü çeviriyorum ellimle onu itmeye çalışıyor, ilerlememe engel olmaması için direniyorum; direndikçe daha da güçleniyor, sertleştikçe jilet gibi kesiyor kollarımı, savrulan saçlarımın koparak ayrılıyor, ayaklarıma kadar düşüşüne engel olamıyorum. Rüzgar savurup atıyor beni, başka karanlığa düşüyorum, bu sefer az da olsa ışık var. Tavanda sırtı bana dönmüş zincire vurulmuş insanlar sallanıyor, çırılçıplaklar ve çırpındıkça kanıyorlar. Dizlerimden güç alarak ayağa kalktım, geriye doğru baktığımda duvar vardı, ışınlanmış gibi ardım kapalıydı. Tereddüt ederek ilk adımı attım, dizime kadar battım, dengemi kaybedip düştüm. Suyun içine gömüldüm, tadı tuhaftı, hayır bu su değil kan, yer kan gölüne dönüşmüş. Bu kan zincire vurulmuş insanların kanıydı, ve şu an üzerime bulaşmıştı. Çıldırmışçasına ellerimi üzerime sildim, sanki bunu yapınca kandan arınacaktım, aksine daha da bulaşıyordu. Kurtulmak için çırpındıkça daha da batıyordum. Tavana doğru bağırdım, çığlık gibi... Bağırmamla çırpınmaya başladılar, bağlı elleri, boyunlarına takılan dikenli tasma sallandıkça büyük gürültü çıkarıyordu. Yerden kalkıp onlara doğru koştum, bacaklarına sarıldım, sakinleşmesini söylüyordum, onları kurtaracağımı. Güçlüydüler, beni savurdular, yeniden kan gölüne düştüm. Ayağa kalktım, bir başkasına sarıldım, zayıf bacakları, kollarımı iki kez çevirebilecek kadar inceydi, direnmiyordu bana, sanki orada olmam zincire vurulmuş olması umurunda değildi, durumundan memnundu. Ellerini çözmek istedim, dokunduğum gibi geri çektim. Avuçlarımın içi parçalanmıştı, kanıyorlardı. Ellerine baktım, ip değil dikenli teller çevriliydi. Başka çarem yoktu, pes edemez geri dönemezdim onları kurtarmam gerekiyordu. Tereddüt etmeden birden kavradım telleri, canım yanıyordu, dudaklarımı ısırarak acıyı aşmaya çalıştım. Acı her yerdeydi, tahammül edemeyecek gibi oldum, geri çektim kendimi. Zincire vurulan insanlara baktım, çırpınışları, yaralarından kan akını görünce benden daha çok acı çektiklerini gördüm. Yardıma ihtiyaçları vardı, benden çok... Yeniden denedim, acıyla bağırdım. Telin dikenleri kemiğe saplanıyordu, hissedebiliyordum, bağırmak, dudağım kanaya kadar ısırmak ayakta durabilmek için yapabildiğim tek şeydi. O kadar sıkıydı ki teller, açılmıyordu, çabaladıkça sanki daha da sıkışıyordu. Ellerimi bir süre sonra hissetmemeye başladım, dokunamıyor, tutamıyordum. Benden ayrılmıştılar, sinirlerim gitmiş, yapacak bir şeyim kalmamıştı. Önünde diz çöktüm, yüzünü göremesem de baktım, orada olduğunu biliyordum o da benim burada onun için çabaladığımı biliyor olmalıydı.
Pat. Pat. Pat. Pat. Işıklar yanmaya başladı. Zincirler hızla duvarın içine çekildi, insanlar birer birer düştü yere. Yüzlerinde maske vardı. Önüme düşen kızdı yardım etmeye çalıştığım kişiydi bu, hızla emekledim ona doğru. Uzun zamandır yemek yememiş gibi zayıftı, sanki kurumuş. Başını bacaklarımın üstüne aldım, dudakları dikilmiş kan kabukları vardı etrafında. Benimle konuşmamalarının sebebi buydu, yoksa burada olduğumu biliyorlardı. Maskeyi tuttum, duraksadım buna hazır mıydım ya içinden görmek istemediğim biri çıkarsa, o zaman ne yapacaktım. Bunun önemi yok Kukla, bir an önce bunu yapmalısın, diye iç geçirdim. Maskeyi hızla açtım. Bu, bu Rozalin'di ama bu imkansız onun burada olmaması gerekiyordu, ölmüştü ölüler yaşayamaz. Uyanması için sarstım onu, adını haykırarak sarsmaya devam ettim. Buz gibiydi, ölüden farksızdı, aslında ölüydü var olan sadece bedeniydi. Onu bırakıp diğerlerine gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUKLA
Teen FictionAkbabalardan oluşan bir kanyon da çığlık atmak ne işe yarar? Avın ayağına avcıyı getirmekten başka,