Beklenen cumartesi buluşması geldi işte! Aslında içimde fırtınalar kopuyor ama belli etmiyorum, bakmayın siz bana. Fatih'i Ankara'ya gönderdikten sonra böyle ne bileyim bir değişik oldum. Ha sürekli dip dibe miyiz? Hayır. Ama resmen adamın şehir sınırları içinden çıkışını hissettim. Çok mu anormal davranıyorum? Yataktan kalkmaya güç bulunca telefonuma baktım.
'Günaydın tatlım. Bugün işlerimi halledip yarın akşam yanında olmayı planlıyorum. Eğer seni arayamazsam sakın seni ihmal ettiğimi düşünme! Her şey sadece senin yanına daha hızlı dönebilmek için.'
Fatih sabahın erken saatlerinde atmış mesajı. Hatta seher vaktinde resmen. Arayamazsam dediğine göre kesin konuşamayacağız bugün belli oldu. Kendisi de farkında belli ki yolunu yapıyor. Beni aldatıyor da olamaz değil mi? Yok canım abartma Betül! Salak saçma ne bu düşünceler? Sen aklı başında bir kadınsın! Yani umarım...
Banyoya geçip elimi yüzümü falan yıkadım ki bi kendime geleyim. Sonrasında Demlik'in suyunu değiştirdim mamasını koydum ve yakaladığım gibi öpmeye başladım. O ne yaptı peki? Benden kaçarak arkada bir yerde sırra kadem bastı. Yaylana yaylana kahvaltı hazırladım, yedim ve kaldırdım. Sonrasında hemen duşa girdim ki yine buluşma vaktine kadar sallana sallana hazırlanabileyim. O kadar şey yapmama rağmen duşa girmeden önce saat daha 3tü. 7 gibi buluşma kararı alınmıştı. 6 gibi çıksam evden yine çok rahat yetişebilirdim. O kadar heyecanlıyım ki! Hiç görüşmedik değil elbette ama münferit olarak ayrı ayrı çok sık olmasa da görüştüğümüz için bu kadar kalabalık çok çok uzun zaman olmuştu.
Telefonumun sesi odada yankılanıyordu. Elime alınca çalanın benim telefonum olmadığını gördüm. Kimin bu telefon? Nerden geliyor ayrıca bu telefon sesi? Evin içinde çalan telefonu aramaya koyuldum....
- Betül nerdesin?
-Buyrun?
-Ne buyurayım?
-Betül yok ki burda.
-Sen uyuyor musun?!
NE! BEN UYUYOR MUYUM? Şak diye açıldı gözlerim. Kalktığım yerden doğruldum. Üstümde bornoz, kafamda açılmış havlu. Hayır ben ne ara duştan çıktım da döndüm salona da uyuyakaldım?!
-Betül!
-Efendim Kerem?
-Uyuyor muydun cidden?
-İnan ben de onu anlamaya çalışıyorum.
-İyi misin sen?
Saate baktım. 6 ya geliyordu. ALTIYA! Ve ben iç çamaşırlarımı bile giymemiştim! Kerem'i hoparlöre alıp hazırlanmaya başladım.
-Iııııı.. İyiyim, sersem gibiyim sadece ama her zamanki halim diyebilirsin.
-Ben çıktım evden de sen ne yaptın diye aradım. İyi ki de aramışım. Hazır değil misin daha?
-Yok canım hazır sayılırım. -DEĞİLİM- 7 diye sözleşmemiş miydik zaten?
-Öyle de ben taksiyle gidicem seni de alayım beraber geçelim diyecektim.
-A çok güzel fikir aslında ben de taksiyle gitmeyi planlıyordum ama sen neredesin ki şu an?
-Valla bi 20 dakkaya yanında olurum gibi.
-NE? YİRMİ AZ!
-Bağırmasan da anlayışla karşılayabilirdim. Neyse madem sen kendin gel ben sana uğramadan geçiyorum o zaman?
-Tamamdır bebişim. Orada görüşürüz.
Görüşürüz demesine bile fırsat vermeden telefonu kapattım suratına resmen. Keremle konuşurken saçıma bir şekil vermeyi başarabilmiştim. Siyah mini elbise giymeyi tercih ettim. Evet kabul biraz da dekoltesi olabilirdi ama bence tam da bu günler için giyilecek bir elbiseydi. Uzun zamandır görmediğim insanlara mental ve fiziksel anlamda çok iyi olduğumu göstermem ve bir nevi ispatlamam da gerekiyordu. Malum nişanlıyken terk ediliş ve 'bazıları' için kabul görmeyen bir işim vardı. Bazılarının kim olduğunu siz de anlayacaksınız zaten. Rujumu da sürdükten sonra son kez aynaya bakıp evden çıktım.