Gözlerimi açınca kaç saat uyudum acaba sorusu geldi aklıma. Saate bakınca sadece 5 saat uyumuştum. Bu kadar rahat uyanmamın saatle alakası yok demek ki. Omuzlarımın kuş gibi hafif olmasıyla alakalıydı. Benim için ve muhtemelen Fatih içinde verimli bir geceydi konuşma açısından. Allah'ım inşallah bu rahatlık bir süre daha devam eder.
Ayaklarımı sürüyerek yataktan kalktım. Ne yapsaydım bugün? Salona geçtiğimde koltukta heykelcik gibi uyuyan Fatih'i gördüm. Sahi gitmemiş mi gece? Koltukta uyumuş bir de kıyamam. Üstüne de bir şey almamış ki üşüdü mü acaba? Öyle olsa uyanırdı heralde. Koltuğun yanına çöktüm. Konuşurken hem sinir bozucu hem dayanılmaz olan adam nasıl oluyor da uyurken melek gibi olabiliyordu? Ben bu kadar güzel uyumuyorumdur. Sonra aklıma hastayken horlamalarimdan yakınan Zeynep geldi istemsizce güldüm. Fatih de yerinde kıpırdanmaya başladı.Usulca elmacık kemiklerinin üstüne öpücükler kondurdum. Azıcık gözlerini araladı.
- Günaydın. dedim gülümseme bütün suratıma yayılmış bir şekilde.
-Günaydın. dedi en uyku dolu sesle.
- Burada kaldığını bilmiyordum.
- Valla hanımefendi iki dakika önce göğsümde gülerken sonrasında ses gelmeyince senden bir şey oldu sandım. Senin sadece uyuduğuna ikna olmam biraz uzun sürdü ben de geç olunca kalayım kahvaltı yaparız dedim. Fena mı yapmışım?
- Ruhsal anlamda yorgun olduğum için o kadar bitap düşmüşümdür beyefendi. Yoksa çok uyumam ben. Ayrıca iyi yapmışsın. Pazar kahvaltılarını severim. Ama keşke üstüne örtü falan alsaydın üşümüşsündür.
- Tabii kanepede uyumak çok da rahat denilemez. Sensiz de olunca insan üşüyor haliyle.
- Bak sen. Bence kanepede uyuduğuna bile dua et.
- Diyorsun?
- Diyorum.
Yanından kalkarken biraz kalçasına dokundum
- Hadi bakalım uyuyan güzel. Kahvaltıyı sen hazırlamayacağına göre fırına senin gitmen gerek.
Yaptığım el şakasından ötürü olmalı suratı o kadar komik bir hal almıştı ki tekrar tekrar yapabilirdim görebilmek için.
Hemen ilk önce çayı koydum sonra artık neler varsa onlardan bir sofra hazırladım. Ama kendime not en yakın zamanda mutfak alışverişine çıkmam lazım. Evi baya boşlamışım demek. Saate baktım Fatih'in gelesi yok gibi duruyordu daha. Candan Erçetin Umrumda Değil şarkısını açtım. Hem etrafı toplayıp hem de son eksikleri hazırlamaya başladım.
- Kapıma dayanma sakın, yakarım inan yakarım. Rezil olur ele güne, aldırmadan hiç kimseye, yaka paça seni atarım. Kapıma dayanm..
- Onun için biraz geç kalmadın mı?
- AYYYH!
Arkanızda birden biri belirip size de böyle dese siz de çığlıklar atardınız emin olun.
- Bu kadar korkacağını düşünmemiştim.
- Evet düşüncesizliğini bir kere daha kanıtlamış oldun.
- Ne güzel laf sokuyorsun öyle. Ne bileyim geldim diye seslenmiştim duydun sandım.
- Ben nereden bileyim senin anahtarı bu kadar sahiplendiğini zili çalarsın diye düşündüm. Ayrıca üstünü ne zaman ve nerede değiştirdin?
- Fırındaki işlerimi hallettikten sonra pazar sofrasına gömlek pantolon oturmak istemedim. Neticede bu rahat yapılan bir pazar kahvaltısı konsepti değil mi? Gitmişken üstüme başıma bir şeyler alayım dedim. Fena mı olmuş?
- Aman efendim ne demek çok güzel olmuşsunuz. Sizi klasik dışında görmek ne büyük keyifmiş.
Hülyalı hülyalı bakıp cilve yaparken hani arada bir elektriklenme olur bir kıvılcım derken..
- E hadi hazır değil mi sofra dikildik burada. Kurt gibi açım da ben.
- Hazır hazır. Postunu değiştirmişsin ama içindekini pek çıkarmamışsın.
- Anlamadım?
- Ha yok bir şey. Çay?
- Alırım tâbi.
- Bugün için bir planın var mı peki?
- Bilmem, ben sana bırakmayı planlamıştım.
- Valla ben miskinlik yaparız diye düşünmüştüm. Ama sizin daha iyi planlarınız yoksa. Ayrıca kesin tatil günün değil mi bugün?
- Attığın taşların biraz canımı yaktığını söyleyebilirim artık.
- Ay kıyamam minnoş bedenine fazla mı geldi?
- Yavrum tamam ben bittim vurma artık. Miskinliği bana öğretmen lazım yalnız. Çok anladığım bir konu olduğunu söyleyemem.
- A aaa! Bak sen Fatih Bey'in bilmediği bir şeyler de varmış.
- Betül, böyle bugün bitmez ama haberin olsun.
- Tamam tamam bıraktım. Bak şimdi uzuuun bir kahvaltının ardından ben şöyle bol köpüklü birer kahve yapıyorum ve balkonda içiyoruz. Balkon sefası da biraz uzun sürüyor sonra biraz üşümüş bir şekilde içeriye geçiyoruz. Dizi mi yoksa film mı ona karar veriyoruz. İzle izle izle izle... Sonra biraz uyuyabiliriz bence bir kaç saat kadar sonrasında uyanış, akşam yemeği hazırlama ve yeme, çay, meyve, kapanış. Nasıl?
Şu an kendimi görebilme şansım olsaydı kesin yavru köpek halini alırdı suratım. Allah'ım adama planı anlatırken bile kalbim pırpır oldu. İnşallah bunları yapabiliriz bugün, lütfen olsun böyle şeyler Allah'ım lütfen. Fatih'in dudağının kenarındaki çizgiler belli olmaya başladı. Belli ki o da çok mutluydu bu plandan. YESSS!
- Valla bayıldım desem yeridir. Hayatımın çok az evresinde bu kadar güzel planlar sunuldu önüme. Ben seve seve uyarım.
- O zaman an itibariyle Betül ve Fatih'in geleneksel miskinlik günlerinin ilkini başlatmış bulunmaktayım.
- Geleneksel mi?
- Şey.. Ben... Yani birkaç kez daha yapabiliriz diye düşünmüştüm ama.
- Hoşuma gitti.
Sofradan birkaç tabağı alıp mutfağa geçerken kafamın tepesini öptü. Mutluluktan kafayı yemek üzereyim sanırım. Sofrayı topladığımızda Fatih'e bulaşıkları makineye yerleştirmeyi öğrettim. Öyle şey olur mu falan demeyin. Öğrensin, hatta en kısa zamanda siz de öğretin bilmeyenlere. Madem hayat müşterek. Benim alnımda da bunlar yazmıyordu ya. Neyse, ben kahveleri hazırlayıp balkona geçtim. Birkaç dakika sessizce kahvelerimizi yudumladık. Sonrasında bir sigara yaktım.
- Kimsenin bilmediği sırların var mı?
- Nereden çıktı Betül bu?
- Ya yargılamak için sormadım. Sadece merak, bir nevi seni iyice tanıyabilmek için güzel yavrum.
- Öyle olsun bakalım yaşlı kurt. Bu soruların sonrasında başım ağrımayacak değil mi?
- Ne münasebet canım? ( Başının ağrıması gereken bir konu varsa elbet ağrır!)
- Evet, öyle sırlarım var. Ya senin?
- Yok. Yani birilerinden sakladığım bir şeyler olur ama asla kendi içimde tutamam. Babam, babaannem, Zeynep, Kerem illa biri biliyordur yani.
- Tam da senden beklenecek hareket aslında. Peki hayatında keşke hiç olmasaydı dediğin kişiler oldu mu?
- Evet. Ne yazık ki oldu. Senin peki?
- Olmadı. Ben insanları ne o kadar hayatıma soktum ne de güvendim.
- Gerçekten mi? Peki ben? Yani konum açısından.
- Sen 'iyi ki'sin.
Allah'ım ağlıycam!!!