14

35 0 0
                                    

Burnuna yediği yumruktan sonra yerde sızlanan çocuğu geride bırakıp çekiştirile çekiştirile sürükleniyorduk resmen Zeynep'le. Kapıdaki güvenlik sorunu görünce hemen yanımıza geldiler. Kerem adamlara bir şey dedi adamlar bize baktılar ve sorun olmadığını düşünüp yerlerine gerei döndüler!
-Ellerine sağlık kardeşim benim içimde kalmıştı.
-Kerem ne dediğinin farkında mısın? Dağbaşı mı burası da adam dövüyorsunuz? Ayrıca bırakın kolumuzu bu ne ya?
-Betül sus eve gidince hesaplaşıcaz!
Siz de gözlerine bakmış olsaydınız siz de korkar ve susardınızz. Kolumda Fatih'in tuttuğu yerin izi kalacağını adım gibi biliyordum ama ağzımı açıp tek kelime edememiştim daha fazla.
-Ah ben size neler yapıcam bi bilseniz. Gülme Zeynep hanım elbet salaklığının etkisi geçecek ben o zaman sorucam sana. Betül seninle de tecrübe kazanıcam kardeşim.
-Saçma sapan triplere girme Kerem. Ne yapacaksın dövücek misin? Biz azarlanıcak bi şey yapmadık. Kendinize gelin ya. Kimiz biz unuttunuz herhalde? Gerçi su beni çekiştiren adamın unutması gayet normal ama.
Bir yandan yusuf yusuf atmama rağmen bir yandan da lafımı sokuyordum resmen. Yürek yedim sanırım. Zeynep ten hiç ses çıkmaması ise beni korkutmuyor değildi. Arabalara bindirildik resmen. Yanımızdan geçerlerken Zeynep bana umutsuzca el salladı. Eve doğru ilerlerken sus pus olmuştuk. Fatih'in ise ne kadar sinirlendiğini direksiyonu sıkan parmaklarından anlayabiliyordum. Ama yo amacıma ulaşmışken ağlayıp sızlanıp korkup vazgeçemezdim. O bugün haklı çıkmayacak! Yol boyunca hesap sormamak için zor tuttum kendimi. Umursamaz ol, ilk önce o patlasın boşver. Eve çıkarken de sanki atlı kovalıyormuş gibi hızlı çıktık ve yine sürüklendim resmen.
Beni kanepeye oturttu ve ortada volta atmaya başladı. Eliyle çenesini sıvazlıyordu, saçlarından geçiriyordu. Söze girmek istiyordu ama giremiyordu. Ben ise onu görmediğim her günün acısını çıkartırcasına doya doya bakıp inceliyordum. Boynuna atlayıp sarılmamak için zor tutuyordum.
-SEN NE YAP TI ĞI NI SA NI YOR SUN?
kükremesiyle yerimden sıçradım resmen ama bozuntuya vermedim.
-Hecelere ayırmayı biliyorum Fatih.
-Betül dalga mı geçiyorsun benimle?
-Öyle bir niyetim yoktu.
-E o zaman bugün olanlar neydi?!
-Eğlenmeye gittik sadece. Abartılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Sadece hatırlatın da yarın arabamı almaya gideyim. dedim umursamazca.
-Sen benim katil olmamı istiyorsun sanırım?
-Yok, işi gücü olan adamsın aksar sonra.
-SENİN NEYİN VAR?!
Öfkesinin en üst seviyesindeydi ve ben çok iyi gidiyordum. Bana açıklama yapmak zorunda olan o olacaktı.
-Bir şeyim yok şükür.
-E bu hâl tavır ne o zaman?
-Ne yapmamı bekliyorsun Fatih?
O ne kadar yüksek sesle konuşursa ben bilakis o kadar alçak ve sakin bi sesle konuşuyordum. Daha fazla delirmesinde bunun da payı yüksekti bence.
-Bir açıklama. Bir özür. Sacmaliklarinin sebebini öğrenmek.
-Açıklama yapmak zorunda olmadığım halde eğlenme isteğimize dair bir açıklama yaptım ve bu senin için yeterliydi bence. Özür mü? Asla senden özür dilememi gerektirecek hiçbir şey yapmadım. Ayrıca hareketlerim belli ki sana göre saçmalık. Ben gayet eğlendim bu gece.
-Ya evet duyduk Erdem'den. Ya sen bir kere Cenk'in sana sokulmasına nasıl izin verirsin? Nasıl gidip o dallamaya sarılırsın?
-Cenk in kim olduğuna dair bir fikrim yoktu ve bana gayet kibar davrandı. Ben bir yanlışını görmedim. Evet sarilmam abartiydi..
-Abartı mi? Saçmalığın daniskasiydi!
-Eğer beni dinleme gibi bir fikrin yoksa çıkıp gidersen sevinirim boşuna konuşmanın manası yok.
Karşıma oturdu. Gözlerime baktı ve sadece sustu.
-sarılma mevzusuna gelecek olursak (çene kasları segirdi resmen!) abartiydi kabul ediyorum ama çocuklar bizden küçüktü. Bizi zorla kaldırıp, sizin aksinize , götürmeleri mümkün değildi. Ve Fatih ben başkalarının yanına gidince mi kıymete bindim sende? Neden şimdi çıktın geldin? Dur ben söyleyeyim. Erkeklik gururundan! Günlerce arayıp sorma merak etme bir şey olmasın ama Erdem'in sana, Betül barda şöyle şöyle demesine atla gel olay çıkar. Hatta bence olay benlik bile değil Cenk'le alakalı! Nedense ikiniz de adama uyuz oluyorsunuz ve onu öne sürüp duruyorsunuz. Sen Fatih Bey bir günden bir güne nasıl olduğumu bile merak etmezken şimdi kalkıp bana hesap sormaya hakkın yok!
Yüzü kaskatı kesildi diyebilirim. Hiçbir şey diyemedi. Yüzünde seğiren çene kası haricinde oynayan tek bir mimik ve hareket yoktu. Ne istiyordu ki benden? Onu mu bekleyeceğimi? Sadece ona gore mi hareket edeceğimi? Ben Allahın her günü kendimi sorularla boğarken, canımın yandığını bile bile kendime bile itiraf edemezken benden ne bekliyordu. O kaçırmadığı sürece ben de kaçırmadım gözlerimi ama bu sessizlik canıma tak etmişti. Kalkıp odama giderken birden kalkıp önümde durdu. Ne kadar da uzundu!
-Kalbim kırıldı. Saçma sapan dusuncelere sürükledim kendimi. Her seferinde sana sığınmak istesem de yapamadım. Erdem aradığı zaman deliye döndüm evet. Benim kadınıma kimse yaklaşamazdi. Ne dersen de bunun adına.
-Senin kadının mi? Değilim Fatih.
-Deme öyle!
-Dememem için bir sebep yok. Olan sebeplerimi de sen öldürdün. Sen benden kaynaklanan kalp kırıklığını kendi içinde çözerken ben kendi kendimi yedim. Yiye yiye içimi bitirdim. Bi sesini duymak istedim, mesaj atmanı istedim. O kadarcik şey. Ki onu bile yapamayan senin bana kadınım demeye hakkın yok. Ne bu ya? Bin ton sözler söyle, sürprizler, romantiklikler falan yap araya kıvılcımlari serpiştir günlerce arama sorma sonra benim kadınım benim kadınım ne senin kadının be?!
-Betül ben hatalarımın farkındayım evet geç de olsa fark ettim ama ne dersen de benim düşüncelerimi değiştiremezsin artık.
Elimi aldı kalbinin üstüne götürdü.
-Bak hissediyor musun?
Elimi çekemeye çalıştım izin vermedi. Sonra elini kalbimin ustune koydu.
-Ben de hissediyorum.
Kendimi geri çektim.
-Kalbin bir şeye kırıldıysa bana söylemeliydin.
-Haklısın ama yapamadım. Kendimi sana zorla kabul ettirmek istemedim. Sırf kalbim kırıldı diye ona göre davran istemedim.
-Ne diyorsun sen ya?
-Babanlar geldiğinde tanışmak istememe rağmen sen istemedin ya beni istemediğini düşündüm. Ki ben hayatımda sadece nedenini ben de bilmiyorum evet ama sadece bi kere böyle heveslendim tanışmaya. Sırf ben istiyorum diye de yapmaman için kendimi geri çektim.
-Sen net gerizekalısin! Benim tanıştırmama sebebim senin iyiliğindi gerçekten. Seni isteyip istememem değildi. Evet ne senden ne de kendimden emindim ama tanıştırmak ister miydim ?evet. Sen ise bunu bana söylemeliydin! Çocukça davranarak bizi ne hâle soktuğuna baksana.
-Özür dilerim.
-Dileme!
-Sen..
-Ne ben? Fatih saçma sapan kafanda kurduğun şeyler yüzünden kendini benden geri çektin. Ben sana bir daha nasıl guvenebilirim? Nasıl bilebilirim beni yine bırakıp gitmeyeceğini? Senin beni soktugun ikilemin hesabını kim verecek? Benim kırılan kalbim nasıl duzelecek de sana içinin sıcaklığıyla cevap verecek? Ben senin ruh hâline göre mi bir köşede beklicem?
-Betül yapma böyle.
-Senin yaptıkların peki? Ben bir kere hayatımın en büyük terk edilişini yaşamışım sen bıraksan ne olur? Evet köpekler gibi üzüldüm ama alisirim Fatih ve ben bir şeye alıştıktan sonra kolay kolay vazgeçmem.
-O zaman bizden de vazgeçme.
Gözlerimi yakan damlalar iyice meydana çıkmıştı artık. Cümlenin sonunda ağlamaya başlamıştım zaten.
İşaret parmağımı göğsüne vura vura.
-Sen bizden vazgeçmeye bu kadar hevesliyken benden çaba isteyemezsin. Sen bu kadar kolay bana sırtını dönerken benden seni beklememi bekleyemezsin. Lanet olsun beklerim ben biliyorum salakligimi ama sen bekleyemezsin!
Daha fazla dayanamamış olacak ki çekti göğsüne sıkıca sarıldı bana.
-Betül.
-HANİ SEN DEMEMİŞ MİYDİN BEN SANA DUYGULARİNİ ANLAMANDA YARDIMCI OLUCAM VE SENİ BİRAKMAYA NİYETİM YOK DİYEN! BU KADAR MI DONEKSİN SEN?
-Allah belami versin çok pişmanım ve üzgünüm. Senin şu an ağlama sebep olan benim ve bu canimdan can alıyor.
-O zaman kendi iyiliğin için beni üzme lütfen.
Fısıldayarak söylemiştim resmen. Ben bu adamı seviyordum işte! Geri çekilerek yüzümü avuçlarına aldı. Gözyaşlarımı sildi baş parmaklarıyla. Gözlerim gözlerine değince felaketim oldu!

Mavi Kuş (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin