Fatih in dedikleri kulağımda tekrar tekrar çınlarken öylece kalakaldım. Ne anlamam gerektiği, nasıl anlamam gerektiği konusunda çelişkiler içerisindeydim. Fatih ise daha fazla ayakta öylece durmak istememiş olacak ki beni kucaklayıp sandalyeye oturttu. Tabağıma servis yapıp, çayımı koyarkan o kadar tatlı görünüyordu ki. EVET YA BAY SÜPER CİDDİNİN BU KADAR TATLI GÖRECEĞİMİ KİM DÜŞÜNEBİLİRDİ?! Daha fazla konuşmamak için hemen ekmeğe sarılıp kahvaltı yapmaya başladım. İyi en azından mutfağımı dağıtmaya değmişti diyebilirim gayet leziz sayılırdı omlet!
-Ne kadar iştahlı yiyorsun sen öyle. Çok mu açtın bu kadar?
-E baya bir bekledim tabi ama aç olup olmamamla alakası yok durumun. Ben zaten hep yerim , çok yerim ve keyifle yerim. dedim gülerek.
-Hayret senin yaşındaki kadınlar genelde çatallarının ucuyla yanaşır yemeklerine ama.
-Halt etmiş onlar yemeksiz yaşam mı olur. Yemek yemek benim için hobi. Ben ihtiyaçtan yemiyorum resmen aç olmasam bile yiyorum nedense.
-Bence senin de dikkat etmen lazım. Sonuçta 30 una yaklaştın sayılır.
İnadına yapıyor Betül. Seni sinir etmek istiyor ama bilmiyor ki senin bunlara takılmadığını.
-28 ım. Daha 30 uma var sayılır. Ayrıca 30 lu yaşlarımı da seveceğim ben. Başkalarının gözüne estetik görüneceğim diye kısacık hayatımın keyfini kaçıramam.
Şaşırma sırası ondaydı.
-Sahi sen kaç yaşındasın çok bilmiş? Belli ki benden büyüksün. Acaba sen kendin yaşlanıyorsun diye herkesi öyle mi görmek istiyorsun?
-30 yaşındayım hanımefendi. Belki de yaşlıyımdır? O yüzden hayatımı alt üst edecek şeylerden kaçınıyor ve durağan olmasını istiyorumdur?
-Yok öyle istiyor olsan burada olmazdın.
-Nasıl yani?
-Mesai saatinde buradasın Fatih! Hem de bir kadını merak edip onu düşünüp gelmişsin. Sana aşık olup olmayacağımdan korkmuyorsun. Yaşlı olsan benimle uğraşmazdın. Çünkü sana aşık olma ihtimalim var ve bu karşılıksız aşk beni ağlatır senin de sadece başını ağrıtır. Ki sen çok meşgul bir insan olduğun için buna ayıracak vaktin olmazdı. Yani kısacası sana aşık olmam tek taraflı bile olsa senin düzenini bozabilir bence.
Hah yine çenen düştü Betül. Aferin ne geldiyse diline söyle. Daha fazla konuşturmamak için kendimi portakal suyuna sarıldım ve Fatih in konuşmasına fırsat doğmadan telefon çaldı. Hadi ama Türk dizilerinde miyiz biz? İki dakika yakınlaştırmadınız beni. Arayanın babaannem olduğunu görünce hemen sıyrıldım düşüncelerimden.
-Aman da amaaaan. Nasıl da tatlı pamuk bir sultan beni ararmış. Çok mu severmiş biricik güzel, akıllı, tatlı huylu evladınııı.
-Zibidi. Hiç şirinlik yapma bana kızım. Sen benim kalbime mi indireceksin?
-Ya hain babam nasıl da yetiştirmiş sana.
-Yetişticek tabi. Neyim ben eşek başımı?
-Estağfurullah sultanım hiç olur mu öyle şey? Ben sadece senin de üzülmeni istemedim.
-Bekle sen biz bir gelelim oraya kim kimi üzecekmiş görüşücez.
-Ya ama..
Beklemeden kapattı suratıma telefonu. Hazırlıklı ol Betül büyük patlama onlar gelince yaşanacak asıl.
-Annen miydi?
bu soru beynimden vurmuşa çevirmişti resmen beni. Evet belki eşek kadar olmuştum ama nasıl geçseydi içimdeki acım? Bütün kanlar kafama toplandı resmen, sinirden kıpkırmızı kesildiğimi hissedebiliyordum.
-ANNEM YOK BENİM!
Hemen koltuk değneklerime sarılıp odama gittim. Oturdum hemen yatağıma. Ağlama sakın Betül sakın ağlama o kadın için ağlamayacağına söz vermiştin her seferinde söz verdiğin gibi. Sıktığım dudaklarımda kanın tadını alabiliyordum artık. Ellerimi kucağıma alıp öylece başım öne eğik ağlarken omzundan tutup göğsüne yasladı Fatih.
-Ben özür dilerim.
-Dileme. Sen değilsin dilemesi gereken. O kadın. Sırf kendi zevki için başka hiçbir şeyi umursamayan o bencil kadın. İlk başlarda çok kızardım ona neden beni de götürmedi yanında diye. Ama şimdi diyorum ki iyi ki de götürmemiş. Yoksa ben de bencil ve sevgi nedir bilmeden büyüyecekmişim. Yıllardır onu haklı bulabilmek için en ufak hata aradım babamda ama bulamadım. Bencil lanet kadın!
Al işte yine çığlık çığlığa hönkürerek ağlama. Depresyona falan mı giriyorum acaba? Normal değil yani bu ruh halleri çünkü. Hiç tanımadığım adam bana kahvaltı hazırladı ve ki dikkatinizi çekerim ki bu benim hoşuma gitti, sonra milyon yıl önceki olay hala beni bu kadar savunmasız yapabiliyor. Yine aynı adama içimi döküyorum. Allah'ım kafayı yiyorum heralde?
-Betül. Ağlama artık lütfen.
dedi ve yüzümü avuçlarının arasına aldı. Dudağımdaki bir damla kanı sildi ve
-Hem sana ağlamak gerçekten yakışmıyor. Ağlayınca da güzel olan kadınlardan değilsin belli ki sen.
Az önce sarsıla sarsıla ağlarken , şimdi kahkahalarla gülüyordum. Bu adam benim hayatımı kesinlikle değiştirecekti. Gözlerimi koluma silip Fatih in gözlerinin içine baktım. Yarım bir tebessümdü dudaklarındaki. Öp gitsin Betül bakalım o sana aşık olacak mı? Saçmalama Betül sen ne zaman öyle bir kadın oldun ki? Öyle değildin de ne oldu Betül, hep üzülen sen olmadın mı? Melek ve şeytan Betülleri kovarken kafamdan Fatih in dudaklarına doğru yaklaştım. Evet tutkulu bir öpücük aşkla şehvet barındıran uzun bir öpücük olmadı tabi ki de. Dudaklarım dudaklarını hissetti mi hissetmedi mi onu bile bilmiyorum ama ışık hızı bir öpücüktü sanırım. Gözlerimi açtığımda ise Fatih 'in koyu renk yeşil gözleri iyice derinleşmiş koyulaşmıştı ne düşünüp hissettiğini anlamaya çalışırken beni kendine doğru çekip öpmeye başladı.
ilk başta sert ve evet tutkulu nihayet tutkulu bir öpücük! ile başlayıp sonlarına doğru daha yumuşak ve sevecen olmuştu. Ellerimin istemsizce saçlarına gitti. Ben okşadıkça öpüşleri daha da sevecenleşmişti. Hatta en sonda gülümsediğini bile söyleyebilirim. Dudaklarımız ayrıldığında alnını alnıma dayadı ve
-Evet Betül ben yaşlı bir adam değilmişim ve gerçekten seni önemsiyor ve düşünüyormuşum.
Allah'ım yine o kelebekler karnımda!