Hera'dan
Üzerimdeki beyaz beyaz elbise ıslanarak aşağıya kaydığında bir elimle elbisemi tutmaya çalıştım. Bağlı olan kollarım beni kısıtlarken göğsümdeki hissi çözemiyordum. Elbisenin önünde küçük bir mikrofon ve kamera vardı.
Oradaydı. O kameranın ardında.
Gözümden birkaç damla süzüldü. Hayallerimiz vardı. Gözümden birkaç damla daha süzüldü. Kulağımdaki kulaklıktan sesini işittim.
"Sevgilim," sesi korku dolu geliyordu. Ses çıkartamadım. Soğuk bütün bedenimi kaplarken konuşamadım.
Her zaman okyanusun içinde olduğumu hissetmiştim. Onu sevmedi ucu bucağı gözükmeyen derin suların içinde bir başına savaşmak gibiydi. Ama yolun sonunda onun olduğunu hep bildim. Ve bunu bilmek, gözlerin kapalıyken bile ışığı buldurur insana.
Batmamak için çabalarken gözümden birkaç damla daha süzüldü.
"Hera," dedi Atlas ağlayarak. "Sevgilim."
Çaresizdi. Çaresizdim. Bir kameranın ucundan çaresizliğimi izliyordu. Sesini işitiyordum. Hangisi daha zordu? Onu bir başına bırakacak olmak mı yoksa sevdiği kadının acısını izlemesi mi?
"Sevgilim," dedim titreyen sesimle konuşacak gücü kendimde bulduğumda. "Ağlama."
Kulağıma ağlayışı ulaştı. "Buradayım," dedi. "Dayan buradayım. Bulacağım seni."
Buna sen bile inanmıyorsun Atlas. Buna sen bile inanmıyorsun.
"Bulacaksın," dedim yeniden konuşarak. "Beni dinle. Ağlama. Buradayım." Ve ben bedenim soğuktan titrerken, ellerim uyuşurken bile ona seslenmek istedim.
"Eğer bir şansım daha olsaydı yine aynı seçimleri yapardım," dedim ağlayarak. Gözümden süzülen damlalar okyanusa bir damla daha ekledi. "Yine seni severdim. Sonunun bu olacağını bilsem yine o eli tutardım. Çünkü ben sığ denizler bilmem sevgilim. Hep derin sularda yüzerim. Göğsümü yakmıyorsa o sevgiyi aşktan saymam, sayamam."
"Böyle konuşma," dedi Atlas. "Bitmedi, bitmeyecek."
"Atlas," dedim bağırarak. "Kendine çile çektirmeyi bırak." Bacaklarıma değen balıklar korkmama sebep olsa da ses çıkarmadım. "O ekranı kapat ve kendin için savaşmaya devam et. Hayal ettiğimiz her şeyi yaşayacaksın," dedim bu bana acı verse de.
"Hayatına devam edeceksin. Sevgilin olacak, belki bir gün sesimi unutacaksın, yüzümü unutacaksın. Yere çökme," diye devam ettim. "Başını ellerinin arasından çıkar. Karanlığı kabul etme Atlas. Ben bu hayatta bir tek seni sevdim. Ve yine olsa yine severdim."
Bacaklarımı hareket ettirmekte zorlandığımda yavaşça batacağımı hissettim fakat dayanmaya çalışarak devam ettim. Bedenim buz kesmişti. Zihnimin uyuştuğunu hissediyordum.
"Benim yüzümden," dediğini işittim kısık sesle.
"Sevgilim," dedim bunu bilmesini isteyerek. "Ben zaten sen olmasaydın o Eylül gecesinde göğsüm yana yana, ciğerlerim parçalanarak ölecektim. Bana bu hayatı sen verdin."
Cevap vermedi.
"Atlas," dedim ona seslenerek. "Bana söz ver. Yaşayacaksın."
Göğsümde bir yumru oluştu.
Sen atlarsan ben de demişti bana. "Hayır," dedim ağlayarak. "Sen atlamayacaksın." Sustu. Cevap vermedi.
"Atlas," dedim gözümden yaşlar süzülmeye devam ederken. Birkaç dakika sonra artık yüzeyde kalamayacağımı, bu gücü kendimde bulamayacağımı biliyordum. "Seni hiçbir zaman affetmem. Bana söz ver."
"Söz," dedi kısık ve ağlamaktan çatallaşmış sesiyle. "Sevgilim söz."
Hangisi daha zordu?
Onu geride bırakmak mı? Yoksa benden sonra hiçbir zaman yaşayamayacağını bilmek mi?
Ayaklarımı artık hareket ettiremediğimde yavaşça suyun içine battım. Önce boğazım, ardından bütün vücudum okyanusun içine battı.
Gözlerimi açtım suyun içinde.
Onun beni izliyor olduğunu bilmek, göğsümü nefes alamamaktan daha çok yakıyordu.
Sevgilim.
Söyleyemediğim çok şey var sana.
Ama en çok pişman olmadığımı bil. Şimdi en başına dönecek olsak ve ben seçimler yapacak olsam yine aynı seçimleri yapar, yine seni severdim.
Çünkü unuttun.
Eğer o gece ellerimi tutmasaydın, ruhumu yakalamasaydın ben geçmişin altında kalacaktım.
Gözlerim acıyor. Hep boğulmaktan korktuğum o gözlerin içindeyim. Kollarımı kendime sarmak istiyorum, üşüyorum. Tut ellerimi boğulmaktan çok korkuyorum.
Gözlerimi kapattım.
Sevgilim, ciğerlerimde dayanamadığım yakıcı bir his. Göğsünü yakmıyorsa, sevgiyi aşktan sayabilir mi insan?
"Hera," diye bağırdığını işittim. Cevap veremedim.
Geçmişimde bir kız vardı. Yaşı çok küçüktü ama onlardan farklı olduğuna inanırdı. Geçmişimde bir çocuk vardı. Daha çok küçüktü ama büyüdüğüne inanmıştı. Büyümek zorunda kaldığına inanmıştı.
Şimdi karşımda, önüme düşen su birikintisinde bir kadın var. Gözleri yaş dolu. Geçmişindeki o çocuğa bakıyor, her şeyi nasıl yanlış anlamış kabullenmek istemiyor.
"Sevgilim," dediğini işittim. Cevap veremedim.
Gözlerim kapanırken son kez onun sesini işittim.
İnsanın hayatının değişmesi için fazlasına gerek yokmuş. Bir gecenin sabahında artık güneşi göremez olurmuş insan. Bir kurşunla hayatını geride bırakmak zorunda kalırmış. İnsanlar öyle zamanla değişmezmiş. Bir gece, tek bir an, bazen bir cümle yetermiş insanı değiştirmeye.
Ve sonra kendini bile tanıyamazmış insan. Savaşın ortasında kalmışım ama başımı kaldırmak zorundayım. İnanmak zorundayım kendime. Geçmişimdeki kıza, aynada gördüğüm kadına. Uyumak istiyorum ama gözlerimi kapatamam şimdi. Göğsümdeki varlığıyla hayata tutunduğum o adamı karanlıkta bırakamam.
Bir yanım ellerim ona nasıl uzanır bilmiyor. Bir yanım bütün yaşanılanları yok saymak istiyor. Diğer yanımda hâlâ solduramadıkları çiçek bahçeleri. Suyun altında kalmış lavantalar. Fazla su çiçeği öldürür sevgilim ve sen bizi okyanusun içinde bıraktın.
Ben yoksam senin karanlığına kim nasıl ışık yakar bilmiyorum.
Şimdi hep boğulmaktan korktuğum o okyanus gözlerin içindeydim. Arkanda birini bırakmak olmasa ölüm o kadar canını yakmıyormuş insanın.
Bedenim acıyla kıvranıyor, ruhum hep sana yaslamış sırtını.
Sevgilim.
Okyanusun karanlık bir yanı olduğunu boğulmadan öğrenemezsin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
XVI - ÖLÜM PORTRESİ
Storie d'amoreHera Yarkan lise son sınıf öğrencisidir. Geçmişin pençe izlerinden kurtulmaya çalışırken on yedi yaşında hayatına giren Atlas Katrivas'a karşı duyduğu platonik aşk onu hayata bağlar. Babalarının ortaklığı sebebiyle devamlı aynı masada oturmak zorund...