Gömleğimin düğmelerini açtım ve soyunma odasının öbür köşesine fırlattım. Bir an önce uyumak istiyordum. Her yerim ağrıyordu ve Rüzgarla arabada konuştuklarımızı düşünmek istemiyordum.Ah hayır daha lenslerimi çıkarmam gerek. Şaka mı bu?
Baykuşlu lens kutuma lens suyu sıktım ve ellerimi yıkadım.
Ama herkes hayatında gerçekten bir kere sever Mayıs.
Hayır, hayır aklıma giremezsin Rüzgar'ın gizemli sesi. Eğer birazdan uyumazsam kafayı yiyebilirdim. Kafamı o kadar gereksiz şeylere yormuştum ki... Siyah nevresimli yorganımı kaldırdım ve kendimi yatağın içine bıraktım. Her ne kadar annem bu nevresimleri istemese de yardımcılar sağ olsunlar onları takıyorlardı. Ne kadar iç karartıcı olabilir ki Canan Yetkiner?
Sana garip davranmıyorum yada genel olarak garip davranmıyorum. Ben buyum Mayıs sen her zaman benim olumlu yönümü gördün.
Hızla kafamı salladım ve kafamı yastığa attım. Şimdi gözlerini kapat Mayıs. Her şey yarın daha güzel olacak. Hayır olmayacak. Yarın onunla o çayırlığa yine gideceksin ve yine onun eski sevgilisini özlemesini izleyeceksin. Çok saçma beni oraya götürmesi çok saçma.
Arabanın kapısını açtım ve kendimi gölgede serinlemiş arabanın içine bıraktım. Hava, güneşin gitmesiyle hafif serinlemişti. Kemerimi bağladım ve Rüzgar'ın arabaya binmesini bekledim.
"Mayıs bir şey mi yaptım? Dememem gereken bir şey mi dedim?" Dedi arabaya bindiğinde. Hayır bir şey yapmadın Rüzgar sadece hala başkasını sevdiğinden kuşkulanmış ve aşırı tepki vermiş olabilir.
Kafamı olumsuz anlamda salladım ve "Asıl ben mi bir şey yaptım? Gün boyunca o kadar sinir bozucuydun ki buraya gelince keyfin biraz da olsa yerine geldi." Dedim. Aslında tam olarak bunları söylemeyecektim ama kimin umurunda arabada zaten ikimiz vardık.
"Sana garip davranmıyorum yada genel olarak garip davranmıyorum. Ben buyum Mayıs sen her zaman benim olumlu yönümü gördün." Dedi umutsuz bir sesle. Eğer senin her zaman ki halin buysa ben olumlu yönünü görmek istiyorum. Çünkü içimde yeterince sinir bozucu bir ben var.
Bir şey demeden sadece onunla bakıştık. Kendimden emin bir şekilde "Sende benim şimdiye kadar olumlu yönümü gördün Rüzgar. Bende sana o korulukta normalden daha sert bir tavır gösterebilirdim ama göstermedim." Dedim.
Bir süre beni süzdü. "O zaman neden bana daha sert davranıp yanından kovmadın Mayıs?" . Cidden onu neden yanımdan kovmadım ki?
"Çünkü kendimi düzeltmeye çalışıyorum senin aksine." Dedim onu kafamla göstererek. "Senin düzelmeye ihtiyacın yok Mayıs sadece sevilmeye ihtiyacın var." Demesiyle dona kaldım. Neden böyle bir şey demişti ki? Soran gözlerle ona baktım ama o bana cevap vermek yerine önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Bunu nereden bilebilirdi ki, daha o kadar yakın mevzuları konuşmadığımız halde.
"Dürüst olmak gerekirse geçen senenin sonunda senden ve grubundan nefret ediyordum. Neden bilmiyorum ama itici geliyordunuz. Sakın bana kızma." Ellerini suçsuzmuş gibi havaya kaldırdı bir kaç saniyelik için ve sonrasında tekrar direksiyonu tuttu.
"Ama yazın başında seninle tanıştıktan sonra öyle olmadığını anladım. Çünkü seninle tanışmadan önce öyle düşünüyordum ve bütün düşüncelerimin tersini çıkardın." Dedi hafifçe gülümseyerek.
Gözlerimi devirdim ve "Rüzgar azıcık daha zorlasan benim hakkımda ki düşüncelerini değiştirdiğin için teşekkür edeceğim." Dedim. Güldü ama cevap vermedi. Ah! Çocuk gülme, mümkünse bana karşı gülme.
Acaba çayırlıkta iken bahsettiği kız sevgilisi miydi? Sorsam garip mi kaçardı?
Aman Mayıs yeterince battın bence biraz daha batsan bir şey değişmez.
Dimi bence de.
"Şu çimenlerde yatarken bahsettiğin kız, sevgilin miydi?" Diye sordum umursamaz görünmeye çalışarak. Ama umursuyorum. Hemde fena halde. Çünkü gözlerinde bir sevgi kıvılcımı görebiliyordum. Sadece adem elmasının oynayışını izledim. Cevap vermedi. Demek ki sevgilisiydi. Derin bir nefes aldım ve camdan bakmaya başladım.
Tamam artık bir şey beklemiyordum. Beni sadece arkadaşı olarak gördüğünü ve sadece arkadaşça yardım etmek istediğini anlamıştım. Neden böyle olmak zorunda? Tam bir çocuktan hoşlanıyorum yada hoşlanmaya başladığımda sürekli bir kızın araya girmesi gerekiyor mu? Öyle bir yaşam kuralı falan mı var acaba.
Her seferinde böyle olmadı Mayıs, hatırla. En son kazığı sen attın.
Kapa çeneni. Yeterince vicdan azabı çekiyorum.
"Hiç birini sevdin mi Mayıs?" Diye pat diye sordu. Boğazımı temizledim ve "Hayır." Dedim net bir şekilde. Lafı dolandırmaya gerek yoktu. Evet bir zamanlar bir çocuktan fazlasıyla hoşlanıyordum ama sevmek değildi. Çünkü hoşlanmak, sevmek ve aşık olmak birbirlerinden o kadar farklı kavramlar ki. Hepsi sevgiyle alakalı kavramlar ama bir birlerinden o kadar farklı anlamlar taşıyorlar ki. Belki de ben öyle sanıyordum, belki de onu seviyordum. Bunun hakkında düşünmek içimi bir sızının kaplamasına neden olmuştu.
"Sevmek çok... Çok sıra dışı bir şeydir. Birden fazla kişiden hoşlanabilirsin. Ama herkes hayatında gerçekten bir kere sever Mayıs. Kimi seveceğin çok önemlidir." Dedi sanki yıllarını aşka adamış bir şair gibi konuşuyordu. Ve kesinlikle haklıydı. Kendisinin sonuna kadar haklı olduğunu o da biliyordu.
Ortamı yumuşatmak için "Dolunay'ın gerçek babası sen olabilir misin?" Diye dalga geçtim ve sonrasında ekledim "Çünkü Ömer amca hayatını bu konuları anlatan kitaplara adamıştı da."
Güldü ve "Evet en sonunda karşısına çıkıp onu benimle gelmeye zorlayacağım." Dedi şakamı devam ettirerek. Bende güldüm ve önüme döndüm. Eve gelene kadar da konuşmadık. Sadece arabadan inerken ona numaramı verdim ve eve girdim.
"Ah!" diye bağırdım ve öbür tarafıma döndüm. Göz kapaklarımı uykuya teslim ederken duyduğum en son şey telefonuma gelen mesaj sesiydi.
Ama uykum geldiğinden ve şarjın yatağımdan uzak olması yüzünden kılımı bile kıpırdatmadım. Her kimse yarın sabahı bekleyebilirdi. Bugün yeterince şey oldu ve bugünün bir an önce bitmesini istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşi
Teen FictionGüneş artık batıyordu, daha ne kadar dibe batacağını düşünürken gökyüzündeki yıldızlar birer birer görünmeye başlamışlar. Hissedebiliyordu, artık koca gökyüzünde tek değildi.