Bölüm 22

93 8 2
                                    

Multide benim kafamdaki kıyafetler var ama siz nasıl düşündüyseniz öyle kalsın.

------------------------

Dolunay reverans yaptı ve hiç kimseye bakmadan direk bizim masaya doğru ilerlemeye başladı. "Bunu yapan kişi de başkası değil. Torunum." Babaannemin sözlerine kulak asmadığı belliydi. Gözlerim babaannem ve Dolunay arasında gidip gelirken arada annemin gülümseyerek Dolunay'a baktığını gördüm.

Fazla seksi bir elbiseydi, her adım attığında bacağının yarısı yırtmaçtan çıkıyordu. "İkiniz de asilikte sınır tanımıyorsunuz." Dedi Rüzgar yanımıza geldiklerinde. Teoman'ın içindeki gömlek de mavi kottu ama ceketi ve pantolonu kırık beyazdı. "Tam olarak Dolunay'ınki asilik değil." Diye açıklama yaptı Teoman.

Asilik değil? Sarı giyse hadi neyse. Kırmızı nedir? "Bana gönderdiği bütün elbiseler kırmızı. Hani hepsi. Ben de bunu seçtim sonrasında Teoman beni almaya geldiğinde anladım beyaz giyileceğini ama inat değil mi? Değiştirmeyeceğim. Benimle uğraşmayacaktı." Dolunay
konuşmasını bitirdikten sonra önümdeki portakal suyunu alıp hızlıca içti. Babaannemin bunu neden ona yaptığını anlamıyordum. Daha doğrusu anlayamıyorduk. Çocuklar gibi sürekli kızın önüne bir taş koyuyordu.

"Bari üstünde beyaz bir şey olsun." Dedi Teoman ve ceketini çıkartıp Dolunay'ın omuzlarına koydu. Dolunay ceketi tekrar Teomana verdi. "Benimle uğraşmak istiyorsa uğraşsın ama ona istediğini vermeyeceğim." Siniri her halinden belli oluyordu. "Babannemle uğraşmayı uzun zaman önce bıraktım." Dedim ve ellerimi teslim olmuş bir şekilde kaldırdım çünkü ne kadar istemediğini yaparsan o kadar seninle uğraşıyordu. Gerçi şu aralar istediğini yapsam da benimle yakınlaşmaya çalışır gibi bir hali vardı. "Ben de bıraktım ama o beni bırakmadı." Sonrasında kelimelerin üstüne bastırarak ekledi. "En sevdiği torunuyum sanırım benimle ilgilenmek istiyor." Dedi ve gülmeye başladı. Gözlerimi devirdim ve "Dolunay ne demeye çalışıyorsun? Bu konuyu seninle konuşup kapattığımızı sanıyordum."

Belli ki kapatamamışız.

"Bir şey demeye çalışmıyorum ve evet kapattık." Sorgular bir şekilde tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Onunla aramı babaannem yüzünden bozmak istemiyordum. Masanın üzerinden kollarını uzattı ve yarım bir şekilde bana sarıldı. Bütün gün okulda yoktu ve birden bu yemeğe gelmesi şüpheliydi. Ya da ben kuruntu yapıyordum.

"Hem sen neden okula gelmedin bakayım?" Diye sordum Rüzgar elini tekrar belime koyarken. Uzaktan evli çiftler gibi durduğumuza kalıbımı basabilirdim. "Uykum vardı kendimi iyi hissetmiyordum."

Bir şey saklıyor.

İç sesime inanmak istemiyordum. Bana her şeyi anlatırdı. Yoksa anlatmaz mıydı?

"Çok pis bakıyorsun Mayıs benden değil de Dolunaydan hoşlandığını düşünmeye başlayacağım. Korkmalı mıyım?" Rüzgar araya girdiğinde Dolunaydan gözlerimi ayırdım ve Rüzgar'a baktım. "Seninle de konuşmamız gerek Öztürk." Dedim. Kaşlarını çattı. Alnında oluşan küçük çizgiler yumuşak duruyordu.

"Konuşmamız gerek derken?" Kafamı salladım ve önüme döndüm. "Mayıs ya, böyle bir şey demedem önüne dönemezsin." Israrla kulağımın dibinde fısıldamaya devam ediyordu. Tekrar ağzını açtığını hissetmiştim ki geri kapadı ve bu sefer bizimkilere de dönüp sesli bir şekilde "Dolunay şu buraya hızla yaklaşan üvey baban değil mi?" Diye sordu.

Ufuk amca. Burada. Önemli bir şey olduğu kesindi.

Dolunay hemen Ufuk amcanın geldiği tarafa baktı. "Dolunay hemen benimle geliyorsun." Dedi Ufuk amca yanımıza vardığında. Teomanla bir an birbirlerine baktılar, ikisi de kavgaya hazır kedi gibiydi.

Akşam GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin