Bölüm 4

256 21 2
                                    


   Üstümde kalın askılı bordo bir elbise vardı. Aynada kendime baktım. Tipik bendim işte. Dipleri tamamen kırmızı şeklinde çıkan sonrasında kendiliğinde koyu kızıla çalan saçlarımı bol bırakarak at kuyruğu yaptım ve rujumun taşan kısmını elimle silip odamdan çıktım. Annemin bu kadar özen göstermesine gerek yoktu. Zaten çoğu gelmeyecekti. Geçen seneki 12'lerin yarısından çoğuyla tanışıyorduk. Aralarından en fazla 15 kişiyle kavgalıydık ve onların evime adım dahi atacaklarını pek düşünmüyorum. Mümkünse benden uzak  cehenneme yakın alabilirler. Gelmeyecekleri konusunda kesin karar vermiştim. Kavgaların çoğunda ben yoktum ama bir tanesi kesinlikle benim yüzünden çıkmıştı ve bilin bakalım arkadaşları kimi bu işten uzak tutmuşlardı? Beni! İnsan kendi kavgasına gitmez miydi? Ben gitmedim. 

   Merdivenin ilk basamağına basmıştım ki o cırtlak sesi duydum. Ne zaman onun sesini duysam saç diplerim sinirden diken diken oluyordu ve gözlerimi kapama isteğine hayır diyemiyordum. Evet, aynen Mayıs gelmeyeceklerdi. Neden artık sana güvenemiyorum. İç sesime gözlerimi devirdim. Her zaman istenilen sonucu alamayız bazen sonuçları kendimiz yaratmamız gerekir.

   Eksiksiz arkadaş -ben kavga demeye yeğlerim- grupları ile karşımda duruyorlardı. Sena - asla unutamam adını rüyalarımda bile ona sinir doluydum- bana doğru yürüdü ve bir elini omzuma koydu, doğallıktan uzak yapay bir sesle "Annen çağırdığın da ne bileyim kıramadık kadını. Sonuçta sizin grubun bizim grupla barışmak isteyeceğini pek sanmıyordum." Dedi. Boyatmaktan yanmış saç uçlarını tuttu ve kıvırdı, öbür yandan da ağzında kocaman bir sakız çiğniyordu. Bir insanın her yaptığı hareket sinirlerinizi geriyorsa, bırakın mantıklı düşünceleri ve o kişiyi dövün.

   Hayır tabi ki de onu dövmeyeceğim.

   Döv.

   Hayır.

   Pislik tipe bak tipinde meymenet yok

   Neyse sakinim. 

   Yarım saattir yüzüne alaycı bir gülümsemeyle baktığımı fark ettiğimde "Anneleri kim kırabilir ki değil mi?" Dedim meydan okur bir şekilde. Geçen sene olan olaylar yüzünden annesini hayal kırıklığına uğrattığını adım gibi biliyordum o yüzden bu konu üzerinden yürümeyi planlıyordum. Bana gözlerini kısarak baktı. Burnundan soluyordu. Sakin ol güzelim bir bizimkiler gelsin de ondan sonra alırız sinirini dedim içimden. Gruplarından olan boyu kısa, kilo bakımından azcık toplu, çakma sarışın Büşra aramıza hoplayıp "Taaamaaam buraya rahatlamaya geldik değil mi? Hadi Sena. Ha... Hadi diyorum." dedi ve Senanın kolundan çekiştirmeye başladı. Bana hafif bir gülümseme attıktan sonra tekrar Sena'ya döndü. Onlar yemek salonuna doğru yol alırlarken bende bahçeye çıktım. Şu anda iki şeye ihtiyacım vardı. Birincisi, temiz hava. İkincisi, bizim grup. 

   O alışık olduğum siyah 67 model Impala'nın motor sesini bahçede duyunca hızlıca ön bahçeye döndüm ve büyük açıklığa doğru koştum. Evet Dolunay bu arabayı almak o kadar çok istiyordu ki her şeyi yapardı. Deniz teyze Dolunay'ın bu isteğini bir fırsat gibi görüp yanına, şirkete işe sokmuştu. Böylece bir yıl boyunca çalışarak para biriktirmişti. Arabasına olan aşkı yemek aşkından büyük olamazdı ama yinede hangisi diye sorulduğunda soruyu geçiştirirdi. 

   "Ah lanet, Dolunay neden bu araba yani neden? Neden klimalı, serinlikli ve KOKMAYAN bir araba değil ?" Diye isyan ederek arabadan çıktı Lavinya. Allah'ım hala aynılardı. Aptal aptal sırıtmama neden oldular. "Allah'ım eridim. Bildiğin eridim Dolunay. Klima yok arabada. KLİMA." Dedi kollarını havada sallarken Lavinya. Dolunay arabadan inerken gözlerini devirdi ve "Çok klimalı araba istiyoduysan Oğuzhan'ın arabasıyla gelirdin seni zorlamadım. Ayrıca buraya gelene kadar sesin çıkmıyordu beee ne hemen vızırdanmaya başladın buraya gelince. VE AYRICA BENİM ARABAM KOKMUYOR." Diye bağırdı ve anahtarı kol çantasına koydu. Lavinya beni görünce kocaman sırıtıp koşmaya başladı "NASI ÖZLEMİŞİM NASIIII." Bağırarak boynuma atladı ve küçük sevinç çığlıkları atmaya başladı. Sıkı sıkı sarıldık. Ayrıldığımızda Dolunay telefonuna kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. "Evet kardeşim bende seni özledim." Dedim imalı bir şekilde. Lavinya olayı anladığında ellerini hava kaldırdı ve bir kaç adım geriledi. 

   Dolunay hemen elindeki telefonu çantasına attı ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana sarıldı. "Neeedeymiş Mayışşş? He?" Sinirlendiğim zamanlarda yaptığı gibi yine Betül'ü taklit ediyordu. Ama bu kadar sıkmasına da gerek yoktu. "Dolunay... Bıraksan mı?" Dediğimde daha çok sıktı ve bir an için gözlerimin pörtlediğini sandım. Hafifçe Dolunay'ın alnına vurdum ve "Hadi gelin size müthiş sürprizlerim var. Görünce anneme söveceksiniz ama sövmeyin çünkü annem..." Dedim yürümeye başlarken.

   15 dakikadır Dolunay yere oturmuş sırtını ve kafasını duvara yaslamış çubuk kraker yiyordu. Benim giydiğim elbiseye karşı siyah belden bir etekle, uçları eteğe sokulmuş kot bir gömlek giyiyordu. Lavinya ise kahverengi üstünde bahar çiçekleri olan bir elbise giymişti. Lavinya "Su çok güzel gelsene Mayıs." diye dalga geçerek yere vurdu yanına oturmam için. Gülümsedim ve "Yok almayayım elbisem ıslanır falan." Dedim ve gülüştük. Ne olacağını kestiremiyordum ve buda  garip bir şekilde geriyordu beni ve onların yanına oturursam bile gerginliğim daha da artacakmış gibiydi. 

   Salondaki herkes gülüşüp konuşuyordu. Etrafıma bakındım bir kaç tanıdık yüz daha. Yanlarına gittim ve selam verdim hepsine.Hani şey olur ya tanırsın ama adlarını hatırlayamazsın, sırf bu yüzden bütün gece sürekli karşındaki kişiye sen diye hitap edersin, tam olarak o durumdaydım. Tam kızların yanına dönüyordum ki biri elindeki yemek dolu tabağı elbiseme geçirdi. Bakın yanlışlık demiyorum. Baya baya tuttu geçirdi. Derin bir nefes aldım.Tamam sakinim bir şey yok. Belkide elinden kaymıştır, kim bilir? Sakince kimin yaptığına bakmak için kafamı kaldırdım. "Ayyyy canım yaaağğ ben seniğ görmediğimm çok pardooonn." Diye ağzını  yayarak konuştu. Al odunu geçir ağzına. Salak. Hayır Mayıs yeni başlangıçlar unuttun mu?  

   Gözlerimi kısarak ona bakmaya başladım aradan 5 saniye geçtikten sonra salonda sessizlik oldu yanıma Dolunay ve Lavinya geldi. Müzik bile durmuştu. Hala sinirle yüzüne bakıyordum. Hayır işin elbisesinde -ki en sevdiğim elbiseler arasındaydı- yada siktiğiminin okul mezunlarına rezil olmakta değildim, bana attığı kazıklardaydım... Şu yaptığı hareket ona pahalıya mal olacaktı, hayatının hatasını yapmıştı ama o bunun daha farkında değildi.

Akşam GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin