Yeni bölüm yayımlamam biraz uzun sürdü kusura bakmayın biraz yoğundum umarım bu bölümü beğenirsiniz, vote ve yorum atmayı unutmayııınnn iyi okumalaar :)
------------
"Beni fark ettiğindeki surat ifadesini görmeniz gerekiyordu. O kadar komikti ki." Tam tamına yarım saattir benimle dalga geçiyorlardı. Rüzgar'ı tuvalette görünce far görmüş tavşan gibi kaldığım doğru ama bu kadar da dalga geçilmez ki.
"Tamam artık kapayın çenenizi." Dedim ve gözlerimi devirdim. Teoman'ı almak için yola çıkmıştık. Ne yapacağımız hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Artık sormayı da bırakmıştım çünkü ne zaman sorsam sanki ben orada yokmuşum gibi davranıyorlardı ve bu da yeterince sinirimi bozuyordu.
"Bir şey fark ettiniz mi?" Diye düşüncelerimi bölerek Dolunay.
"Neyi fark ettik mi?"
"Mayıs artık nereye gideceğimizi sormuyor." Fazlasıyla dalga geçiyorlardı ve bu hiç hoşuma gitmiyordu. Arabanın arka koltuğunda Rüzgarla oturuyorduk ve Teoman geldiğinde arkayı üçleyecektik. Neden Dolunay kendi arabasıyla gitmemizde ısrar etti ki? Ne güzel Rüzgarla kendimiz gidecektik. Rahat rahat, baş başa belki.
Gerçekten dün akşamdan sonra onla baş başa mı kalmak istiyorsun. O itiraftan sonra.
Dün akşam. Onu unutmuştum çok sağ ol hatırlattığın için şimdi bütün gün Rüzgar'a bakamayacağım.
Ne demek ne zaman pislik yapacaksan bir göz kırp buradayım.
Kendi kendime göz devirdim ve camdan bakmaya devam ettim.
Elimin üstünü bir el kapladı. Rüzgar. Elleri soğuktu. O ince uzun parmaklarına ve elinin üstünde duran bene ömür boyu bakabilirdim.
"Ellerin soğuk." Dedim elimi ters çevirip elini tutarken. "Çünkü soğuk." Nası da net bir çocuk. "Evet." Cidden bunu mu dedim sadece. Başka ne diyebilirdim ki?
Kulağıma eğildi ve kısık ama etkili bir sesle "Benden kaçmaya çalışma Mayıs." Dedi. Daha cümlesini bitirmeden hızlı ve biraz da istemsizce yüksek çıkan sesimle "Kaçmıyorum ki." Dedim. Kısık sesle kıkırdadı ve önüne döndü ama eli hala ellerimin arasındaydı.
"Eğer Bay Ben Her şeyi Bilirim hazır değilse onu beklemeden gaza basar giderim haberin olsun Rüzgar." Bu 'Bay Ben Her şeyi Bilirim' kalıbından anladığım kadarıyla Teoman ve Dolunay arasında bir şeyler olmuştu. "Kim?" Rüzgar o kadar boş bakıyordu ki bana cidden kimden bahsettiğini anlamadığını görebiliyordum. "Teoman." Dedi kısaca Dolunay.
"Benden bile önce hazırlandı merak etme." Derken bile gözlerinde karmaşa vardı. 'Yoksa hazırlanmadı mı' bakışı. Öbür eliyle yavaşça telefonu hırkasının cebinden çıkardı ve kilidi açtı.
Eğer Teoman hazırlanmadıysa -ki bence hazırlanmadı- Dolunay gerçekten onu bırakıp giderdi ama bizim düşüncelerimizin aksine bahçe duvarının üstüne oturmuş bir şekilde sigara içiyordu. Gerçekten havalı duruyordu. Duvar uzun olmasına rağmen ayakları ve yer arasında neredeyse bir karış vardı.
Teoman cidden uzundu. Demiş miydin?
Evet.
Tamam.
Dolunay'ın direksiyonda ritim tuttuğunu görebiliyordum. Kesin bir şey oldu bunların arasında! Öğreneceğim. Teoman bize doğru yürürken Rüzgar bana doğru kayarak ona yer açtı. Ya da benim ortaya geçmemi istemediğinden yanıma kaydı. Kim bilir... "Merhabalar." Dedi Teoman sonbaharın kırık havasını da kendisiyle beraber arabaya getirdiğinde. Hepimiz bir ağızdan selam verdik ve Dolunay arabayı çalıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşi
Roman pour AdolescentsGüneş artık batıyordu, daha ne kadar dibe batacağını düşünürken gökyüzündeki yıldızlar birer birer görünmeye başlamışlar. Hissedebiliyordu, artık koca gökyüzünde tek değildi.