Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar :)
--------------
Daha ilk günden bu soruyu mu soruyordu? "O kadarını gördüysen yerden kaldırmak için tuttuğunu da görmüşsündür." Dedim soğuk bir şekilde. Yardır Mayıs. Dediklerim karşısında kafasını salladı. "Berk her ne kadar kardeşim, arkadaşım olsa da güvenmiyorum. Dikkat et." Dedi.
"Bu sabah başka bir kızla buluşmak için beni Berk ile okula gönderen kişi mi söylüyor bunu?" Tek kaşım havada ona bakarken yüzünün şaşkınlıkla oynamayışını izledim. Biliyordu yani gördüğümü.
"Aslında tam kelime buluşmak değil-" diye başladı ve sonrasında sustu. Kafamı salladım ve "O zaman tam kelime ne?" Dedim. Arkadan yaklaşan bir karaltı vardı. Gözlerimi Rüzgardan ona çevirdiğimde karaltının o kız olduğunu gördüm. O kız. Bizim okulda. Bizim.
Gözlerim kızla Rüzgar arasında gidip gelirken tam Rüzgar konuşmaya başlamıştı ki kız yanımızda durdu. Dönüp bir kere bile bakmadım. Rüzgar için geldiği belliydi.
"Sabahki küçük buluşmamızda ve buradaki ilk sabahımda beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim." Dedi yapmacık bir şekilde. Sağ elini de meydan okur gibi Rüzgar'ın omuzuna koydu. O yeni manikür yaptırdığın ellerin kırılsın mı istiyorsun tatlı kız?
Rüzgar'a baktığımda bana bakıyordu. Hafifçe koluna iki kere vurdum ve "Her neyse ben sorumun yanıtını aldım sağ ol." Dedim ona gönderme yaparak. Sonra arkamı dönüp 5 dakikadır geç kaldığım grafik tasarım dersine ilerlemeye başladım.
*
İkinci ders boştu ve hala aklımda Rüzgarla o kızı bıraktıktan sonra ne yaptıkları vardı. Keşke atar yapıp gitmeseydim. En azından şimdi meraktan kıvranmak yerine ne yaptıklarını bilirdim.
Masada Uzay'a bakar bir şekilde yatıyordum. Hala telefonundaki şu saçma oyunu oynuyordu. "Sence ne konuşmuşlardır?"
"Vee işte 8." Dedi sadece. Kaşlarımı çattım. "Arkadaşın burada sana bir şey soruyor sen orada 8. seviyeye geçtiğin için seviniyorsun. Bravo valla ne diyeyim." Dedim sinirle. Telefonu bir anda masaya bıraktı ve bana döndü. "Her konuştuğunda ölüyorum Mayıs. 8 kere. 8 kere ya, bu ders 8 kere sordun geçen ders ve teneffüsü söylemiyorum bile. Aynı soruyu sorup duruyorsun ve ben de önceki sorduklarındaki gibi aynı yanıtı veriyorum. BİL-Mİ-YO-RUM GİT RÜZ-GAR'A SOR!" Dedi. Kompozisyon gibi konuşmuştu.
"Tamam be of!" Deyip kafamı duvar tarafına çevirdim. Teneffüste gidip sorsam mı ki? Sormayayım. Sorayım. Daha ne yiyeceğine karar veremeyen ben bu soruyu kendime mi soruyorum?
Kolumdan biri dürtükledi. Sinirle kolumu savurdum. Önce kızdırıyor sonrada kolumu mıncırıyor. Yemezler. Adam gibi bir şey soruyoruz geçiştirip duruyor.
"Lan kalk müdür çağırmış." Dedi. Kafamı hızla kaldırdığımda bütün sınıfın yine ne yaptın bakışıyla karşılaştım. Gözlerimi devirdim ve sınıftan çıktım. İlla müdürün çağırması için bir şey mi yapmam gerek? Hayır sanki sürekli bi' olay çıkartıyorum.
Adım gibi eminim Rüzgar çağırttırdı beni nöbetçiye.
Tamam o kadar da emin konuşmasam da olur çünkü şu anda baya baya müdürün karşısındaki siyah deri koltukta oturuyordum. Okul birincileriyle olan, duvara gururla astığı fotoğraflara bakıyordum ki araya girip "Mayıs bir şeyin mi var?" Dedi. Evet. "Hayır."
Kaşlarını çattı ve elindeki kağıtlara baktı. "Annen arayıp okuldan çıkman için izin aldı." Dedi dalgın dalgın. Annem. Benim annem. Canan Yetkiner. Ölsem izin almaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşi
Ficção AdolescenteGüneş artık batıyordu, daha ne kadar dibe batacağını düşünürken gökyüzündeki yıldızlar birer birer görünmeye başlamışlar. Hissedebiliyordu, artık koca gökyüzünde tek değildi.