"Tamam Teoman tamam bana burada vaaz verme. İnsanlara bilgi veriyorum ama karşılığını da bir şekilde almam gerek dimi Mayıs?"dedi Berk bira şişesini bana doğrultarak. 10 dakikadır Berk'in insanlara dedikodu pardon bilgi verme karşılığında -kendini bu şekilde daha temiz hissediyormuş- onun için kirli şeyler yapmaları hakkında konuşuyorlardı.
Üçüde merakla cevabımı bekliyorlardı. Teoman, Berk ve diğer giden 2 kıza benzemeyen kahverengi saçlı kız. "Ben ah... Bence alman gerek yani bilmiyorum. Bu tür olaylar nasıl dönüyor ki?" Ölümüne bile sıkılmış olsam da en azından düşüncemi merak ediyorlardı ve hiç istemesemde meraklı gibi davranabilirdim.
"Ahhh başlıyoruz."diye yakındı Teoman, elinde ki şişeyi masaya bıraktı ve kafasını koltuğun arkalığına koydu. "Bebeklik yapma Teoman. Her neyse şimdi Mayıs, bir şey biliyorsan saklaman gerek ama eğer biri inatla sana senin her istediğini yapacağını söylüyor ve inatla öğrenmek istiyorsa işin boyutu değişiyor. Bende onlara istediklerini veriyorum ve karşılığında istediğimi alıyorum. Aynı onlar gibi. Ama bazıları" kinayeli bir şekilde konuşmaya devam ederken Teoman'a bakıyordu "bunun yanlış olduğu kanısına varıyor."dedi.
Ne yani Dolunay da onun her istediğini yapacağını söyleyip boyun mu eğmişti? Bir an için bunu Berk'e sormak istedim ama sonrasında her şey ortaya çıkardı. "Eminim ki Mayıs geçen sene ki ol-" tam Teoman konuşmaya başlamıştı ki Berk öksürerek onun lafını yarıda kesti. Ve işte dönüp dolaşıp yine geçen seneki olaya geldik. Eğer biri daha geçen seneki olaydan bahsedip anlatmazsa kendimi börek yiyerek boğabilirim. Bunu yaparım. Ciddiyim.
Onları duymamış gibi yaparak etrafa bakınmaya başladım. İlk defa bu kadar kalabalıktı. Moon ara sokakta kalıyordu ve çok nadiren yeni insanlar gelirdi. Şimdiyse o tanıdığım simalar yoktu. "Kalabalık di mi?"dedi Teoman kulağıma eğilerek. Boşta bulunarak yerimde sıçradım bu da onun gülmesine neden oldu. Tamam komikti ama bu kadar da gülünmez arkadaş. "Bana özel nadir bir hareket değil Teoman hangi insana yaparsan aynı tepkiyi verir."gözlerimi devirdim ve içeceğimden bir yudum aldım.
"Ve evet normalden daha kalabalık."dedim sorusuna cevap olarak. "Sanırım Rüzgar bu işi kıvırcak gibi."dedi Berk imalı bakışlarla bana bakarak. Kesin bu çocuk bir şey biliyor. Gözlerimden okuyabiliyorum. Hayır yeter Berklerden çektiğim önce oyun parkındaki arkadaşım sandığım ama adımla dalga geçen Berk, şimdi Rüzgardan konu açıp salak salak sırıtarak bana bakan Berk.
"Rüzgar ne alaka?"dedim. Sonunda kahverengi saçlı kız boğazını temizledi ve "Bu yeri babası ona aldı. Bilmiyor musun?"dedi. Sesinde ne kinaye ne alay ne de acıma vardı. Düzdü. Bir dakika yok artık! Nasıl babası burayı ona aldı. Ama camdan en ufak satılık levhası bile yoktu.
Yüz ifademden bilmediğimi anlayıp açıklamaya başladı adını hala hatırlayamadığım kız. "Babasıyla bir sözleşme yaptılar. Eğer burayı bilindik bir yer yaparsa burası tamamiyle onun olucakmış. Yani benim bildiğim bu."dedi ellerini hava kaldırıp.
İşte benimde babamla düzgün bir ilişkim olamasın. En azından okullar açılmadan önce neden orada olduğunu bana açıklayabilirdi.
Mayıs daha ne kadar oldu tanışalı çocuk neden sana açıklama yapmak zorunda kalsın ki?
Ne biliyim insan bekliyor. Sınır koysa, uyuz davransa, dese bana 'sana açıklama yapmak zorunda değilim' beklemem ki banane.
"Keşke geldiğinizi önceden deseydiniz aşağıya aldırtırdım sizi. Yukarısı beklediğimden de... Mayıs. Sen. Şey aslında. Ne yapıyorsun burada?"işte yine beklemediğim bir kişi daha. Tamam aslında düşünmüştüm burada olabileceğini ama en azından onunla karşılaşmadan önce eve dönebilirdim. Daha doğrusu dönmem gerekirdi. Yanında da iki kız vardı ve üstlerinde kıyafete dair bir iz yoktu. Belkide bunun için para alıyorlardı. Rüzgardan... Rüzgar.
İki kızın ortasında durmuş benim neden Teomanlarla oturduğumu soran bir surat ifadesiyle bana bakıyordu. "Selam."dedim dudaklarımı gülümseye zorlayarak. Hadi azcık daha. Yok bırak olmayacak zorlama. "Selam."
Ayağı kalktım ve çantamı omzuma taktım. "Kibarlık gösterip benide aranıza aldığınız için teşekkürler."tamam bu da bir başlangıç. Önceki Mayıs olsa ben gidiyorum der ve kalkardı. Berk yaptığım bu ince davranış yüzünden şaşkınca bana bakarken. Teoman ve kahverengi saçlı kız sorun olmadığını söyleyip gülümsediler. Artık Teoman'ın okula bu sene geldiğini tastikletmiş oldum. Bakınız örnek Berk.
Berk'in surat ifadesine haykırarak gülmemek için kendimi zor tuttum ve oturduğumuz masanın bölümünden çıktım. "Seni bırakayım."dedi Rüzgar ve doğru adım attı. "Taksiyle giderim teşekkürler." teşekkür etme sınırımı fazlasıyla aşıyorum. "Saçmalama Mayıs bırakayım işte." Saçmalama? Yanındaki kızları süzdüm, çevremize baktım ve "Senin başın azcık kalabalık işinden alı koymak istemem."dedim.3 saniye boyunca göz göze kaldık. Dört. Beş. Altı. "Aslında ben bırakabilirim. Hem ben o tarafa gidiyorum hemde Mayıs'la konuşmam gereken bir konu var."diye bakışmamızı yarıda kesti Teoman.
Rüzgar yüzünü buruşturdu. "Yarın okulda da konuşabilirsiniz Teoman." Bir kıskançlık mı seziyorum? Beni? "Teoman bırakacak işte Rüzgar daha neden direniyorsun?"dedim. Aslında Teoman'ın yerine beni onun bırakmasını isterdim ama sebepsizce içimde bir kızgınlık vardı. Rüzgar nefesini yavaşça verdi ve kafasını salladı. Gözlerimi devirdim ve yürümeye başladım. Insanların benim yerime karar vermesinden nefret ederim ve daha demin Rüzgar bunu yapıyordu. Sevgilim bile değilken bunu yapması çok saçmaydı.
Yani sence ikinizin birlikte bir geleceği olabilir mi onu mu demek istiyorsun?
Aklıma şöyle şeyler sokma.
"Ben hesabı ödeyip geliyorum."dedi Teoman iç sesiyle tartışmamı bölerek. Kafamı salladım ve kapının yanında onu beklemeye başladım.
Benden kaçamazsın Mayıs ben senim.
Kendi kendime gözlerimi devirdim. Evet delirmeye başlıyordum. Bir insan neden kendi iç sesine göz devirsin? "Gidebiliriz."dedi Teoman gülümseyerek. Bende gülümsedim ve tam kapı kolunu tutmuştum ki "Kızılları sevdiğini bilmiyordum Teoman. Bu kız için mi o kadar saat beni dışarıda beklettin."dedi bir kız. Sol tarafımda ki masaya bakmamla kapıda bana laf atan kızı gördüm. "Kızıllardan hoşlandığım falan yok Melike. Ayrıca sana buraya gelmeni ben söylemedim seni Rüzgar çağırdı."dedi Teoman umursamazca ve kapıyı benim için açtı. Kız sustu ve bana pis pis bakmaya başladı. Evet Teoman'ın verdiği karşılıktan tatmin olmuştum. Fazlasıyla. Keyifle gülümsedim ve mekândan çıktım.
'Kızıllardan hoşlandığım falan yok Melike.'cümle beyin süzgecimden daha yeni geçti. Ve dank! Ama en azından deneyebilirim değil mi?
Teoman'ın arabasını bindiğimizde ön koltuğa iyice sindim ve ilk önce onun konuşmasını bekledim. Evet genel olarak yaptığım bir şey bu ve evet eğer insanlar konuşmazlarsa bende konuşmuyorum. "Öncelikle Rüzgarla gitmediğin için teşekkür ederim ."dedi. Bu çocuk neden bu kadar çok gülümsüyor? Hala gülümsüyor. Ne demem gerekiyor?
Sadece kafanı salla evet aynen böyle. "Ikinci olarakta Selin için gerçekten özür dilerim. Şey ben Selinle çıkıyordum da. Geçen hafta kokteyle gelip senin canını sıkacak şeyler yapmış. Bazen tam bir... Tam bir..."
"Pislik? Lanet? Şirret?"
"Aynen daha fazla kelime daha sıralayabilirim ama seninkilerde olur."dedi arabayı ana caddeye çıkarırken. Gülümseyip kafamı salladım ve camdan bakmaya başladım. "Ben Selin'in önceden yaptığı şeyleri bilmiyordum Berk anlatınca öğrendim ve zaten öğrenmemden kısa bir süre sonra beni al... Neyse seni sıkmaya başladım."vov bir dakika sonunu söylemen gerek. "Öylece bir cümleye başlayıp yarısında kesmezsin."dedim gülerek. Güldü ve omuz silkti.
"O zaman söyleyim beni aldattı ve bende ondan ayrıldım. Her gün defalarca arıyor. Kafayı yemek üzereyim."Selin ve bir erkeğin peşinden koşmak. İşte bu enterasan. Aslında Teomanla flört etmeme gerek kalmamıştı sanırım. Çünkü Selin bir erkeğin peşinde koşmazdı ve Teoman'da onu pek affedeceğe benzemiyordu.
Yani en iyisi bu işe daha başlamadan bitirmekti. Hafif soğuk olan cama başımı dayadım ve çalan yavaş müziği dinlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşi
Teen FictionGüneş artık batıyordu, daha ne kadar dibe batacağını düşünürken gökyüzündeki yıldızlar birer birer görünmeye başlamışlar. Hissedebiliyordu, artık koca gökyüzünde tek değildi.