Bölüm 20

156 15 4
                                    


Ne diyecektim? Bir anda evet mi desem? Benden cevap beklediğine bile emin değilim. Çok istekli görünürsem de bunu bekliyormuşum gibi duracak. "Rüzgar-" Sağ elini havaya kaldırdı ve "Hemen cevap vermene gerek yok. Yarın sabah seni alırım. Yani tabi okula geleceksen ki geleceksin. Geleceksin değil mi?" Dedi heyecanla. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve saçmalamasını izledim. Şu anda o kadar salak bir biçimde duruyordu ki aşağıya inip boynundan hunharca sarılasım vardı. 

"Geleceğim." Dedim kısaca. Kafasını salladığı gibi arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Dünyadaki en mal insanla karşı karşıyayım. Ne bir görüşürüz ne bir sabah konuşuruz yok... Kendi kendime gülümsedim tam camı kapatacakken "Sabah konuşuruz o zaman." Dedi. Gözlerimi devirdim ve camı kapattım. Aklı bin kat havada çocuğun ya.

"Şu kapıdaki çocuk senin arkadaşın mı?" Gözlüklerinin üstünde cevap vermem için baktı babam. Babam az önce arkadaşlarımla alakalı soru mu sordu? Kafamı umursamazca salladım  ama içimde yine de ne oldu bu adama hissi vardı. Annemin yanağını öptüm ve "Ben çıkıyorum." Dedim.

"Mayıs hanım çantanız." Evet çantam. Unuttum yüzüme vurma.

Rüzgar'ın beni nasıl karşılayacağını çok merak ediyordum. Bu da heyecanlanmama neden oluyor. Ergen kızlar gibi neşeliydim, içimde bilyon tane kelebek vardı. Sanki karnımı ortadan ikiye ayırsam kaçacaklarmış gibi.Evden koşar adım çıktım ve kendimi bahçeye attım ama tam olarak beklediğim sahne bu değildi. Berk arabaya yaslanmış bir şekilde sigara içiyordu. Yan tarafımda duran taş saksıyı alıp kafasına geçirmek istiyorum. Ondan o kadar nefret ediyordum ki.

"Merhaba prenses. Rüzgar'ın biraz işi varmış benimle gideceksin okula." Dedi güneş gözlüklerinin üzerinden bana bakarak. "Yok kalsın ben kendim giderim." Gözlerimi devirdim ve arabaların olduğu kısıma doğru yürümeye başladım. "Mayıs! Dursana ya ne olacak gidelim işte." Mümkünse yerin bin kat aşağısına git ve orada solucanlarla takıl. "Öğrendin sanırım. Bak Mayıs cidden kendimde değildim bunu defalarca Lavinya'ya ve sizinkilere söyledim." Diye açıklama yapmaya başladı.  "Açıkçası bana bir şey açıklamak zorunda değilsin. Sadece seninle gitmek istemiyorum okula." Dedim ve yürümeye devam ettim ama inatla arkamdan geliyordu. "Bak Rüzgar'a söz verdim tamam mı benim götürmem gerek. Söz veriyorum ağzımı açmayacağım arabada."

Ön koltuğa iyice yerleştim ve çantamı kucağıma koydum. "Emniyet kemerini takar mısın?" Diye sordu korkarak. Benden korkuyordu bu iyi bir şey. Yavaş hareketlerle kemerimi taktım ve eski halime geri döndüm. "Klimayı açıyım mı?"

"Berk ciddiyim bir daha bir şey dersen kafanı ön cama gömeceğim." Kafasını hızlıca salladı ve arabayı çalıştırdı. Umarım elimden bir kaza çıkmadan okula varırız.

Okuldan iki sokak uzaktaydık ve trafik vardı. Allah aşkına sabah sabah ne trafiği? "Off bu ne ya." Diye şikayet etti Berk. Haksız da sayılmazdı. Kafamı sağa çevirdim ve lüks apartmanların camlarına bakmaya başladım. Camları bile 'ben pahalıyım' diye bağırıyordu. Gözüm birden bizim okulun formasını giyen birine çarptı. Çocuk saatine baktı ve sinirle nefes verdi. Ablasını beklediğine kalıbımı basabilirdim. Çocuk etrafına bakındı ve tekrar saatine baktı. Hafif uzun karamel saçları, uzun boyu, tam oturan üniforma... Rüzgar?

Tekrar etrafa bakındığında bunun Rüzgar olduğunu kesinleştirdim. Gülümsedim. Belki de Berk'ten beni buraya getirmesini istemişti. Camı yavaş yavaş indirirken apartmandan bir kız çıktığını gördüm ve tekrar camı yukarı kaldırdım. Bu yemekteki kızlardan biriydi. Tamam Selin değilde şu bizim okula gelen kızdı. Gülümsemem yüzüm de kayboldu. Rüzgar'la sarıldılar ve konuşmaya başladılar. Yani bu işi vardı da beni Berk'e bırakmıştı. Ulan daha dün gece gelip çıkma teklifi ettin. Neyse sakinim. Derin bir nefes aldım ve onları izlemeye devam ettim. Bir süre ayakta öylece gülüşüp konuştular. Sonrasında Rüzgar arabasının kapısını açtı ve kızı içeri yönlendirdi.

Akşam GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin