"Ha ha ha çok komik abi. Elleme bana ya."
"Resmen kız tribi atıyorsun şu anda." Okulun çatı katında bizim grupla takılmayalı bayağı olmuştu. "Hayır atmıyorum." Dedi Oğuzhan. Poyrazla okuldaki bir kızın Instagram fotoğrafıyla ilgili bir iddiaya girmişlerdi ve tabi ki o engin stalker yeteneğiyle Poyraz kazanmıştı. Elinde telefonu görmezdiniz ama her şeyden haberi vardı. Hala birbirlerine adeta kur yapıyorlardı. Uzay ise bu konu dışında kalmakta yemin etmiş ve kenarda sigarasını içip olanlara gülüyordu. "Mayıs haksız mıyım karı gibi trip yapıyor." Diye yakınarak olduğu yere oturdu Poyraz.
"Karı derken? Daha demin kız tribiydi." Dedim Uzayla birbirimize sırıtırken. Çirkefleşmek birinci aşamasıydı. "Ohoo abi iddiayı ben kazandım ama Oğuzhan Bey savunuluyor. Tamam ya. Poyraz kim ki? Ölüyüm ben." Duygu sömürüsü ise ikinci aşamaydı. Uzay, Poyraz'ın yanına kendini sürükledi ve bir kolunu ona sardı. "Üzülme kuşum ben seni savunuyorum. Annecim üzülme artık."
"Ne oldu? Sigaran mı bitti? Hayır yani konuya dahil oldun da." Dedi Poyraz. Her zıtlık durumlarında nasıl tepki vereceklerini ezberlemiştim. Biyolojik olmasa da onlar benim biricik kardeşlerim. Aralarındaki itişme hala devam ederken son zamanlarda ilk defa bu kadar rahat olduğumu fark ettim. Geçen gün Rüzgarla öylece yatmıştık. Odadaki tek ses nefes alışverişlerimizdi, o sessizlikten o kadar rahatsız olmuştum ki anlatamam. Belki de zihnimin içinden tek kelime geçmediğinde sessizlik o kadar da rahatlatıcı değildi. Sesli ortamlarda olduğumda da kendi düşüncelerimi duymak zorunda kalmıyordum, her zaman beynimi meşgul eden başka şeyler oluyordu.
Alt kattaki sınıflardan enstrüman sesleri gelmeye başlamıştı bile. "Her ne kadar gitmek istemiyor olsak da son sene bokunu çıkarmayalım ve derse girelim diyorum ben." Dedi Uzay. Haklıydı da 3 yıl yeterince şamata yapmıştık ama son senenin verdiği bir ağırlık gelmişti hepimize. Tabi o ağırlık Uzay'a doğduğunda gelmiş diye söylentilerin olmadığını söylemeden geçemeyeceğim.
Koridora girdiğimizde öğrencilerin büyük bir topluluk halinde birilerini izlediğini gördük. "Bensiz olay mı oldu şimdi? Lütfen olmasın merak ederim ben." Poyraz kendi kedine konuşarak topluluğun olduğu yöne doğru ilerlemeye başladı. Tam bir mahallede camda oturup dedikodunun dibini sıyıran teyze gibiydi. "Seni uyardım ama anlamadın, üzgünüm güzelim. İlk günden sen kaşındın." Diye bir bağırış yükseldi. İç geçirdim ve o tarafa doğru yürümeye başladım. Sen ciddi misin Selin? İlk günden birine sataşmayı nasıl beceriyorsun bana da öğretmen gerek. Kalabalığı yarıp Selin'in yanına gittiğimde düşündüğüm tek şey hiçbir şey görmemiş gibi yapıp o kızı Selinin ellerine bırakmaktı. Gördüğüm sahne şuydu; Selin, Vuslat'ın yakasından tutup duvara yapıştırmıştı ve o hamleden önce biraz itiş kakış olduğunu anlayabiliyordunuz çünkü Vuslat'ın yüzünde birkaç -tamam bayağı fazla- tırnak izi vardı. Selinin ise saçının tek bir teli o kusursuz at kuyruğundan dışarı bile çıkmamıştı. Belki bende Selin'e katılıp biraz Vuslat'ı tartaklayabilirdim çünkü biliyorsunuz işte... Rüzgar'ın çevresinde fazla dolanıyor.
Kendine gel Mayıs... Son sene... Kendine gel...
"Selin saçmalama ilk günden değmez." Dedim ve ellerimi onun omuzlarına koyup Selin'i Vuslat'ın üstünden çektim. "O zaman söyle şu kendini beğenmişe, insanlar genelde birbirlerine çarptıklarında hakaret etmek yerine özür dilerler." Diye sinirle soludu Selin. Selin her ne kadar vurdum durmaz olsa da konu saygısızlığa gelince içinden tam bir annem çıkıyordu. Belli ki Vuslat ile çarpışmışlar ve özür dilemek yerine ona hakaret etmişti. "Tamam güzelim sen gel benimle şimdi, Mayıs ilgilenir onunla." Oğuzhan, Selin'i götürürken Uzay da kalabalığı dağıtıyordu. Vuslat'a döndüğümde sinirden burnunun ucu kıpkırmızı olmuştu ve yüzü tırnak izleriyle bezenmişti. Tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki elimi kaldırıp onu susturdum. "Bak her gün düğün saçı yapan prenses kızımız, senin o geldiğin okulda seni fazla yükseltmişler ama burada her insana 'insan' gibi davranacaksın. Bak fark ettiysen insanın üzerine bastırıyorum hani belki o prenses beynine girmez diye." Diye bir an için duraksadım ve devam ettim "Anladın mı?" Sadece kafasını salladı ve kafasını yere eğip ayaklarına bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Güneşi
Teen FictionGüneş artık batıyordu, daha ne kadar dibe batacağını düşünürken gökyüzündeki yıldızlar birer birer görünmeye başlamışlar. Hissedebiliyordu, artık koca gökyüzünde tek değildi.